Suriye’deki Kıbrıs sorunu

Aziz Şah – Reuters’in haberine göre Esad’ın diplomatları diyor ki,

-Türk birlikleri tamamen çekilmeden Ankara ile görüşeceğimiz bir şey yok.

Türkiye Suriye’nin kuzeyini işgal etti, demografik yapısını değiştirdi, Türk Lirası’nı tedavüle soktu, kamu binalarına Türk bayrağı çekti, yer isimlerini Türkleştirdi ve Türkçeyi Arapça ile birlikte ortak dil yaptı.

TC Devleti Suriye’nin egemen toprağına Kaymakam atadı.

Suriye’nin egemen toprağına PTT, okul ve üniversiteler açtı. Briket evler inşa etti.

Bir devlet başka bir devletin toprağına briket evler inşa edip oranın yerli nüfusunun yerine başka bir nüfus taşıyamaz. Kıbrıslıların iyi bildiği savaş suçlarındandır bu!

Türkiye kamuoyu, NATO’nun eğit-donat kamplarında yetiştirilen cihatçıların Türkiye üzerinden Suriye’ye boca edilmesine hiç itiraz etmedi. Ama Suriye savaşından kaçıp gelen birkaç milyon mülteciyi hazmedemedi 85 milyon.

AKP iktidarı da kamuoyunu rahatlatmak için Suriye’nin kuzeyine ev yapıp mültecileri oraya taşıyacağız diyor ve dediğini de yapıyor. Hatta Kasım ayında Taksim’de bombalı saldırı olduğu sırada TC İçişleri Bakanı Süleymen Soylu İdlib’de briket ev açılışı törenindeydi…

Türkiye ‘cihatçı otobanı’na çevrilip dünyanın dört bir tarafından cihatçılar Türkiye üzerinden Suriye’ye akarken ve Suriye’de yaralananlar Türkiye’de tedavi edilirken hiçbir rahatsızlık duymayan Türkiye halkı, TC Devleti Suriye’nin egemen toprağına konut inşa ederken de sessiz…

Kimseden duymadım, ‘‘Bu yaptığınız savaş suçudur, başımıza bela açacak’’ desin.

Başkasının toprağını işgal ederek oraya konutlar yapıp, içine de başka topraklardan insan taşıyan iki tane devlet var bu coğrafyada: İsrail ve Türkiye!

Suriye Devleti diyor ki, Türk birlikleri Suriye’den çekilmeden Ankara ile görüşeceğimiz hiçbir şey yoktur. Ancak ‘‘Suriye sorunu’’ uzun bir süredir Kıbrıs sorununa dönüşmüş durumdadır: Kıbrıs’ın kuzeyine yaptığı gibi Suriye’nin kuzeyine de savaş suçu olarak nüfus taşıdı Türkiye.

Demografi mühendisliği ‘hizmet’ ister…

İstanbul’daki Sağlık Bilimleri Üniversitesi’ne bağlı olarak El Rai (Çobanbey) kasabasına tıp fakültesi ve sağlık hizmetleri meslek yüksekokulu da açtı TC Devleti.

Devamını Fehim Taştekin’den okuyalım:

‘‘(…)Suriye’de ilk olarak 2018’de Cerablus Meslek Yüksekokulu ile başlangıç yapan Türkiye, Ekim 2019’da El Bab’da İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Azez’de İslami İlimler Fakültesi, Afrin’de Eğitim Fakültesi kurmuştu. Bu dört okul da Gaziantep Üniversitesi’ne bağlı. (…)

Eğitim, Türkleştirme seferberliğinin önemli ama sadece bir halkası. İçişleri Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Ulaştırma Bakanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı gibi devlet organları beş yıldır Suriye topraklarında paralel kurumlar inşa etmeye devam ediyor. Sağlık Bakanlığı Çobanbey, Azez, El Bab, Marea ve Cerablus’ta beş hastaneyi hizmete soktu. Diyanet’in tadilat işlerine el attığı cami sayısı 467. Türk emniyet birimlerinin eğittiği polislerle çok sayıda karakol açıldı. 

Sivil örgütler de devlet kurumlarıyla birlikte alana giriyor. Bülbülzade Vakfı ile Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı’nın girişimiyle 28 Ocak’ta Afrin’de açılan Anadolu Kültür Merkezi bunun son örneği. 

Geçen haziranda yine kritik bir kararla bu bölgelerde Türk Lirası tedavüle sokuldu. Ödemelere ve para transferlerine aracılık eden Posta ve Telgraf Teşkilatı (PTT) 12 yerde şube açtı

Kamu ve hizmet binalarına muhaliflerin benimsediği bayrakla birlikte Türk bayrağı asılıyor. Tabelalar Türkçe ve Arapça olarak iki dilde yaygınlaşırken cadde ve park isimleri ünlü Türklerin adlarıyla değiştiriliyor’’…

(Suriye kasabasına tıp fakültesi: Türkiye abartıyor mu?, 12 Şubat 2021, Al Monitor)

Reuters, Suriyeli 3 diplomata dayandırarak Esad’ın Erdoğan’ın görüşme talebini reddettiğini ve ‘‘Türk birlikleri tamamen çekilmeden görüşeceğimiz bir şey yok’’ dediğini aktardı…

TC Devleti Kıbrıs’ta yarım asırda gerçekleştirdiği insanlık dışı kolonizasyonu, Suriye’de birkaç senede tamamladı. Suriye’nin Kıbrıs’tan tek farkı, Kıbrıs sorununun çürümesini Kıbrıslılar yaşıyor, Suriye sorunu ise Türkiye’nin içine taşındı.

(5 Aralık 2022 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author