Gelen emekçi, giden emekçi

Şener Levent – Dünyada herşey çok değişti, gelişti, ilerledi de eski kuşaklar olarak biz mi ayak uyduramıyoruz acaba buna?

Bir kadına “güzelsin” demek taciz, göğsüne bir maymuncuk rozeti takmak ırkçılık, bayan demek ise hakaret sayılıyor…

Bunların olmadığı ve bizim de içinden gelip geçtiğimiz zamanlar “barbar” zamanlar olarak mı kabul ediliyor?

En masum hareketinden dolayı bir kimseyi “tacizci” veya “ırkçı” diye yaftalamak ne kadar kolaylaştı…

Siz buna sosyal ilerleme ve uygarlık mı diyorsunuz?

Ben geriye dönüp baktığım zaman, bunları görmüyorum, ama bir mücadele tarihi görüyorum…

Ki şimdi o mücadeleden eser bile kalmadı…

Özellikle 60’lı yılların dinamiklerine bakın…

Nasıl bir devinim içindeydi dünya…

Her yer sınıf savaşları ile kaynıyordu…

Her an bir yerlerden bir devrim haberi bekliyorduk…

Demokratik kitle örgütleri sivil toplum örgütlerine dönüşeli beri o ruh kayboldu…

Teslimiyet ruhu aldı yerini…

Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra para babaları yeniden dizayn etti dünyayı…

Çevrecilik, feministlik, hayvanseverlik öne çıktı, sınıfsal mücadeleden bahseden kalmadı…

İnsanlığın yarısından çoğunun açlık sınırında yaşadığı bu dünyada sanki kavga bitti…

Pozitif düşünmek moda oldu…

***

Kıbrıslılar olarak biz da ayak uydurduk işte yeni dünyaya…

Yeni dünya düzenine…

Geriye baktığımda iki bin yılından önceki yıllarda burada gördüğüm mücadeleyi göremiyorum şimdi…

Tıpkı beni tutuklayan TC’li albaylardan birinin bana söylediği gibi…

Şöyle demişti:

-74’ten sonraki ilk yılları hatırlıyorum burada. Duvarlara “faşist ordu dışarı” diye yazanlar vardı. Şimdi hiçbiri kalmadı… Bir siz kaldınız, ama siz de sesinizi keseceksiniz yakında… Türkiye güçlü devlet, başa çıkamazsınız onunla…

***

Türkiye’nin işgalinden de, ganimet toprak yağmasından da ve Türkiye’den adaya nüfus taşınmasından da şikayetçi olan hatırı sayılır bir kesim vardı…

Bu rejimin bekçisi olan Rauf Denktaş yerden yere vuruluyordu…

Taşınan nüfustan şikayetçi olanlara şöyle dedi bir gün:

-Gelen Türk, giden Türk!

Herkes ateş püskürdü…

Ne demek gelen Türk, giden Türk?

Kıbrıslıtürkleri taşınan nüfusla bir tutmak nasıl bir aklın ürünü olabilirdi?

Herkes kansız bir soykırıma uğradığımızdan, asimile edildiğimizden ve gelen nüfusun bizi üçe beşe katladığından yakınmaya başladı…

Ama pes etti sonunda…

Bizim nüfusumuzu katladıkça katlayan TC’lilerin oy potansiyeli iyice kabarınca herşey değişti…

Herkes bu nüfusa sahip çıkmaya başladı…

Siyasi partilerimiz onları kendi saflarına çekmek için kendi aralarında yarışa girdiler hatta…

TC’lilere sahip çıkarken kendilerini haklı kılacak gerekçeler de uydurdular…

Neymiş?

Sınıfsal bakmak gerekirmiş meseleye…

Yani,

-Gelen emekçi, giden emekçi!

***

Kırk yıl önce ateş püskürdükleri Rauf Denktaş’ı böyle akladılar işte…

Şimdi solcularımız da tıpkı sağcılarımız gibi TC’li ayrımı yapanlara “ırkçı” diyor…

“Kıbrıs milliyetçisi” diyen de var!

Kıbrıslılığı savunanlar onlara göre ırkçı!

Denktaş da Kıbrıslı denilmesinden hiç hoşlanmazdı…

Zaten bunun için,

-Tek Kıbrıslı varlık Kıbrıs eşeğidir, demişti…

Kıbrıslılığın öne çıkarılmasından şimdiki solcular da pek hoşlanmıyor Denktaş gibi…

Madem ki öyle…

Madem ki gelen emekçi, giden emekçi…

O halde Denktaş’ın ruhundan özür dilenmesi gerekmez mi?

Son seçimden sonra “TC’li oylar sonucu belirledi” diye manşet attığımız için bizi de ırkçılıkla suçladılar…

Memleket elimizden gitti…

Yurdumuz altımızdan kayıyor…

Onlar hala hangi alemde…

Millet bir şiş kebabı yiyecek Kıbrıslı bir kebapçıyı artık mumla ararken, onların gaylelerine bakın…

Artık nüfustan şikayet etmiyorlar, bu nüfusun güneye geçememesinden şikayet ediyorlar…

Bunca zamandır unuttukları sınıfsal mücadeleyi TC’li kardeşlerimiz sayesinde hatırladılar…

Yaşasın devrim öyleyse…

Batsın şu Kıbrıs!

(29 Aralık 2022 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author