Maria istisna değil, emsal ve kuraldır

Aziz Şah – Kormacit’te muhtar adaylığı engellenen Maria Skoullou için yazdığım yazıları saymazsam 2022 Aralık Belediye Seçimleri hakkında hiç yazmadım.

Seçimin ertesi sabahı Külliye’nin önünden geçerken “seçim sonuçları”nı gördüm zaten: Yolun başında 100’lerce ağacı söküp dolgu yaptılar, inşaatı epey ilerlemiş olan “KKTC Meclisi”nin üst tarafında kalan yüzlerce ağacı daha söküp alanı dümdüz ettiler.

Seçimden tek bir soru kaldı aklımda: CTP’nin Lefkoşa Başkan adayı Sıla Usar İncirli, eski adı Yardım Heyeti olan TC Büyükelçiliği Kalkınma ve Ekonomik İşbirliği Ofisi’den (KEİ) randevu talep ettiğini söylemişti…

-Sıla Usar TC Yardım Heyeti’nden randevu alıp görüşebildi mi, yoksa randevu alamadı mı?

Harmancı UBP oylarıyla kazandı, CTP Mağusa’da yerleşimci oylarıyla kazandı, CTP Karpaz’da yerleşimci oylarıyla kaybetti, CTP Gönyeli’de TDP aday çıkarmamasına rağmen UBP’ye kaybetti, UBP Omorfo’da CTP aday çıkardığı için kazandı…

Harmancı’nın Denktaş’ın anıt mezarını yapmaya neden gönüllü olduğunu ve “Siyasi görüşümüz yoktur, Türkiye ne derse Türkiye ne isterse onu yaparız” diyen Dr. Küçük’ün heykelini boşuna diktiğini mi zannedersiniz?

Harmancı’cıları öfkelendirdi UBP tabanının Harmancı’ya oy verdiğinin söylenmesi. Seçimle hiç ilgilenmeyen ben bile seçim kampanyası başlamadan duydum UBP’nin adayı Gardiyanoğlu’nun bakanlık karşılığında aday olmayı kabul ettiğini. Koca UBP gönüllü bir başkan adayı bulamadı…

Ortada matematik var: Bir önceki seçim CTP­-TDP ittifakıyla kazanan Harmancı’ya CTP savaş açınca kalıyor geriye UBP oyları. Ha CTP ile kazandınız, ha UBP oylarıyla… Ne farkları var? Yerleşimcilere vatandaşlık dağıtma, tapu dağıtma, garantörlük konularında UBP, CTP, TDP ve Harmancı aynı yerde duruyor… Neden kavga edersiniz?

Çünkü işgalci ile kavga edemezsiniz. İşgalcisi, sömürgecisi ile kavga edemeyen yerliler birbirleri ile kavga eder, birbirlerini cırmalar torbadaki kediler gibi…

Kıbrıs’ın işgal bölgesinde seçim kampanyaları kendisine “sol” diyen kesim için kendi kendisine uyguladığı “paramiliter faşist terör”dür.

Faşist terörün temel özelliği hedefine aldığı odakları atomize etmesidir. Kendisini “sol” olarak tanımlayarak KKTC’yi kabullenip seçimlere giren kesim de her seçimde atomize olur.

Her seçim kampanyası “Kıbrıslı Türk solu”nun kendi kendine yaptığı bir 6-7 Eylül 1955 pogromu, faşist terörüdür. CTP’liler, TDP-TKP’liler ve onlarla ittifaklar kuranlar birbirlerinin camlarını çerçevelerini parçalar, dükkânlarını ve evlerini yağmalar. Karşılıklıdır bu…

“Solda birlik” tartışmasıyla girerler seçimlere, atomize olmuş-parçalanmış bir şekilde birbirlerinin yüzüne bakamaz halde çıkarlar.

Her seçim dönemi bu “terörü” uygularlar ama siyasi çizgi olarak birbirlerinden farkları yoktur. 70’lerde ve 80’lerde biraz söylem olarak farkları vardı. Ancak 1990’da CTP ile TKP yerleşimcilerin YDP’si ile ittifak kurunca tek bir potada eridiler. Sadece bunu kabullenemediler…

Muhalefetteyken emekten ve laiklikten yanadırlar, hükümete gelince ne emek ne laiklik kalır. Yerleşimci nüfusu ve onlara verilen tapuları savunurlar, “garantörlük olmazsa olmazımızdır” ve “KKTC federal çözümde ‘kurucu devlet’ olacak” derler… Ama her seçim kampanyasında parçalanırlar!

Çünkü işgalci ile kavga edemedikleri için birbirleri ile kavga ederler!

Seçimden geriye kalan tek soru:

-Sıla Usar işgal rejiminin gölge kabinesi “Yardım Heyeti”nde ince belli bardaktan çay içebildi mi, içemedi mi?

Yardım Heyeti konusunda da CTP, TDP ve UBP’nin farkı yoktur. Harmancı da Yardım Heyeti ile çalışırız dedi, Gardiyanoğlu da Sıla Usar da…

Bu seçimden geriye sadece Maria Skoullou’nun yalnızlığı kaldı.

En sonunda dün Tahsin Ertuğruloğlu, Maria’nın Kormacit’teki muhtar adaylığının “bu kişinin kendini işgal altında bir kişi olarak tanımlaması nedeniyle bir güvenlik sıkıntısı oluştuğu” için engellendiğini söyledi.

Maria işgale işgal dediği için muhtar adayı olamadı, diyor işgal rejimi.

Kıbrıs’ın işgal bölgesinde bundan sonra seçime işgale işgal demeyenler girebilecek sadece. Maria istisna değil, emsal ve kural olacak!

(5 Ocak 2023 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author