Aziz Şah – 20 Temmuz 1974’ten sonra bu ülkede çok tecavüz oldu…
İşgalin 48’inci senesinde 20 Temmuz 2022’de bir tecavüz daha oldu. 1974’ten sonra Avusturalya’ya göç etmiş Kıbrıslı bir ailenin kızı olan Tuğba Mimi iş gezisi için bulunduğu işgal bölgesinde tecavüze uğradı.
Tuğba’nın başına gelenin 20 Temmuz’da olması acı bir tesadüftür. Ama 20 Temmuz’un sonucudur: 20 Temmuz burada hukuk dışı bir rejim yarattı. Mağdur olanların hakkını arayamadığı, yedikleri haltların suçluların yanına kâr kaldığı, kuzeyde suç işleyenin güneye kaçıp kurtulduğu bir hukuksuzluk!
“Tecavüz” 1974’ten önce istisnaydı, 1974’ten sonra kural oldu.
Savaşta esir kadınlara sistematik tecavüz edildi. 12-71 yaş arası çocuklar ve kadınlar tecavüze uğradı. 12-18 yaş arasında 200’den fazla Rum çocuk 20 Temmuz 1974’ten sonra kürtaj oldu.
16 Ağustos’tan sonra ateşkeste de devam etti tecavüzler, ama kurbanlar değişti. 70-80 yaşında kadınlara tecavüz eden Türkiyeli yerleşimciler girdi hayatımıza…
Kutlu Adalı’nın son yazısı TC’li yerleşimcilerin Kıbrıslı genç bir kızı kaçırıp tecavüz etmesi üzerinedir. Adalı 4 Temmuz 1996’da şöyle diyordu:
-“Bir şehit kızını kaçırmışlar, tecavüz edip kaçmışlar. Herkes işini gücünü bıraktı “F” adlı şehit kızının Filiz mi, Fidanı mı, Feride mi, Feriha mı, Fatma mı, Fatoş mu, Firdevs mi olduğunu öğrenmeye koyuldu. Herkesin merağı nasıl oldu, kim yaptı, nasıl yaptı?”
***
Siz olgularla değil, işin dedikodusuyla ilgileniyorsunuz hâlâ!
Herkes her haltı yeyip bundan sıyrılabileceğini ve hatta üste çıkabileceğini düşündüğü için “tecavüz” var burada. Çünkü başkasına ait toprakları silah zoruyla gasp ederek üzerinde kurduğunuz rejim ancak hukuksuzluk üretir.
Bu hukuksuzluk eninde sonunda herkesi sarmalına alarak boğar…
Biz 48 senedir “dayanıyoruz” bu adaletsizliğe, Tuğba 6 ay dayanamadı. Çünkü Tuğba insanlığını ve insanlık onurunu yitirmedi, biz yitirdik. Tuğba adaletsizliğe alışmadı, biz alıştık. Biz güçlünün her zaman haklı çıkarılmasına alıştık, Tuğba alışmadı. Biz sopayla, parayla ya da makamla nüfuz sahibi olanların yarattığı adaletsizliklere alıştık, Avusturalya’da doğmuş büyümüş bir Kıbrıslı olan Tuğba bizim alıştığımız hiçbir adaletsizliğe alışmadı!
48 senedir işgal altında yaşayıp mutasyon geçiren “Kıbrıslı Türk toplumu”nun, “burası KKTC” diyerek normalleştirdiği herşey, Tuğba Mimi gibi dünya vatandaşlarına yabancıdır.
Tuğba bize yitirdiğimiz insanlığımızı hatırlatsın önce! Normalleştirdiğimiz her adaletsizlik yitirdiğimiz insanlığımızdır…
Tuğba Mimi bir video yayınlayarak adalet çığlığı attı:
-“6 ay önce ben Kıbrıs’ta tecavüze uğradım… Şikayetçi olmama rağmen bu durumla ilgili hiçbir gelişme olmadı. Şikayetçi olduğum gün tecavüzcünün ismi çıkış kapılarına verilmedi… Dosya savcılığa verilmedi, beni yıldırtmaya çalışıp Avusturalya’ya dönmemi bekliyorlar ki dava düşsün. Sizlerden isteğim sesimi duyurmama yardımcı olun…”
Siz bir kadının çıkıp tecavüze uğradığını söylemesinin kolay bir şey olduğunu mu zannediyorsunuz?
***
Ben 20 Temmuz 2022’de Tuğba’nın başına gelenleri 6 sonra öğrenmedim. Cinsel saldırı mahkemeye düştüğü günden beridir takip ediyorum. Yazmak için duruşmaların başlamasını bekledim. Ama her zaman olduğu gibi, Polis Teşkilatı yargının bir dişlisi olarak görevini yapmayınca, Tuğba Mimi “adalet isterim” çığlığını atmak zorunda kaldı…
Tuğba ayakları yere basan, haklarını bilen bir kadın. Herkesin harcı değildir “tecavüze uğradım, adalet istiyorum” diye video çekip haykırmak. Bizim gibi Ortadoğu’da büyümediği ve Akdeniz’in “namus-şeref değerleri”yle dili mühürlenmediği için “tecavüze uğradım, adalet istiyorum” diyor.
Tuğba bize çağdaşlık ve insanlık dersi veriyor. Bir kadının kadınlığından utanmaması gerektiğini gösteriyor…
Tuğba’ya teşekkür borçluyuz. Haklarını bilerek cesaretle konuştuğu için, bize unuttuğumuz değerleri hatırlattığı için…
Bu dava, bundan sonrası için emsal olacak. Tuğba “bütün kadınlar için mücadele ediyorum” dedi. Ya Tuğba gibi konuşmasını öğrenirsiniz ya da susmaya devam edersiniz!
(5 Şubat 2023 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)
