Cenazelerde öfke, yas, keder var ama “kader” yok!

Aziz Şah – Cenazeden geldim…

Adıyaman’da İSİAS Otel’de öldürülen insanlarımızın cenazesinden.

Mezarlıklarda ve cami avlularında dolaştım. İnsanların fısıldaşmalarını dinledim…

Babaların, annelerin, kardeşlerin, geride kalan çocukların ağlamaktan şişen gözlerine baktım…

Yazı yazmayacaktım bugün, “cenazemiz var, bugün kapalıyız” diyecektim. Ama öldürülen insanlarımıza karşı sorumluluğum var. Onların dili biziz, susmaya hakkımız yok.

Gazeteci, avukat, mühendis kamu görevi yapar, sorumludur. Barolar Birliğimiz ile Mühendis ve Mimar Odaları Birliğimiz bu sorumluluğunu unutmasın, verdikleri sözleri tutsun. Bize hatırlatmak zorunda bırakmasın…

Cenazeden geldim…

Depremin 6’ıncı günü bugün…

6 Şubat depreminin 6’ıncı günü…

6’ıncı gün çıkarıldı İSİAS Otel enkazından son Kıbrıslı…

İSİAS Otel’in enkazında arama-kurtarma 2’inci günün sonunda başladı. 18 saat sonra gitti ekip Kıbrıs’tan Adıyaman’a, ertesi gece de vinç gitti. 2 gün kaybetti enkazın altındakiler. Birkaç tanesi kurtulacaksa da kurtulamadı…

“Söz” bitti dersiniz hep, bitmedi söz!

“Söz” esas şimdi başladı.

AKP’li müteahhit Ahmet Bozkurt çaldığı demirle-çimentoyla, kestiği kolonlar kirişlerle “kumdan kale” gibi yıkılan oteliyle taammüden cinayet işledi, çocuklarımızı öldürdü!

Onlar ölmedi, öldürüldü!

Deprem öldürmedi onları, müteahhit öldürdü.

Deprem öldürmedi onları, müteahhide yol veren AKP mafyası öldürdü.

Deprem öldürmedi onları, müteahhidi denetlemeyen Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve kurumları öldürdü.

“Söz” bitmedi…

Ölü çocukların dili yoktur, onların dili olmak için konuşacağız, bu yüzden “söz” bitmedi!

Esas şimdi ihtiyacımız var “söz”e…

Öldürülen çocuklarımızın, öldürülen anne ve babalarının, öldürülen öğretmenlerinin dili olmak için konuşacağız.

Öldürülen çocuklarımızın ve öldürülen öğretmenlerimizin geride bıraktığı yaslı aileleri konuşacak durumda değil, onlar adına hesap soracağız.

Onlar ölmedi, öldürüldü.

Önce bunda anlaşalım: Onlar AKP’li müteahhit Ahmet Bozkurt tarafından öldürüldü.

Sonra şunda anlaşalım: Katil müteahhide yol veren AKP mafyası ile müteahhidi denetlemeyen Devlet de en az müteahhit kadar suçludur.

Öldürülen insanlarımızın dili olacaksak önce parmağımızın arkasına saklanmayacağız.

Kıbrıs’a Türkiye’den uçaklar dolusu tabut geldi…

Çocuk tabutu, anne tabutu, baba tabutu, öğretmen tabutu…

Asker üzerlerine bayrak örttü tabutların…

İmam “şehit oldular” dedi…

İmam “şahadet mertebesine ulaştılar” dedi…

İmam “metanetli olun şehit oldular kendinizi bununla teselli edin” dedi…

İmam “herkes şahadet mertebesine ulaşamaz” dedi…

İmam “şehit” dedik sonra yüreğime bıçak sokup çevirdiler…

İmam “şahadet mertebesi” dedik sonra yüreğim garıştı…

Kayıp yakını ailenin yanında duruyorum, acıları kulaklarını kapatmış, duymuyorlar imamın söylediklerini, iyi ki duymuyorlar.

İmam “şehit oldu çocuklar” dedi, “şehit öğretmen” dedi.

Şehit Hüseyin Ruso var, Şehit Ecvet Yusuf var, Şehit Ertuğrul var, Şehit Tuncer var. Hepsi Şehit öğretmenlerimizdir. Biz şehitliğin ne olduğunu biliriz…

AKP’li müteahhidin ve denetleme görevini yapmayan devletin suçunu “bayrak ve şehitlik mertebesi” ile örtemezsiniz.

Cenazeden geldim, mezarlıklarda ve cami avlularında dolaştım. İnsanların fısıldaşmalarını dinledim…

Öfke, yas, keder var ama “kader” yoktu!

Hüzün var, yaşanmamış ve yarım kalmış hayatların kederi var, ama “kader” yoktu!

Kimsenin ağzından cenazede “kader” kelimesini duymadım…

Camide ve mezarlıkta kendi aralarında konuşan Kıbrıslılara kulak kabarttım…

Mühendislik, bilim, cinayet ve katliam kelimelerini duydum ağızlardan…

Çocuklarımızı deprem öldürmedi, müteahhit ve onu denetlemeyen devlet öldürdü!

Cami ile Kışla “kader” diyor ve öldürülen insanlarımızı “şehitlik, şahadet ve bayrak” ile unutmamızı istiyor bizden…

Kabul ediyor musun ey Kıbrıslı?

(12 Şubat 2023 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author