Leyla Halid’in fikirlerini savunmak

Aziz Şah – Epeydir 1974 istilasından sonra Kıbrıs’ta işgale karşı –uluslararası çapta- tek direnişi örgütleyen “Women Walk Home” mücadelesini düşünüyorum. Bu hareketin liderlerinden birinin hayat hikâyesini okudum. “Bu kadın Kıbrıs’ın kalaşnikofsuz Leyla Halid’i” diye geçti içimden…

1975’te çadırlardan çıkarak Varoşa’ya yürüyen 30.000 Kıbrıslı mülteci kadının mücadelesi ile 1976’da Filistin’deki işgal rejiminin Celile’de 75.000 dönüm toprağa el koyduğunu ve 20.000 dönüm toprağa daha el koyacağını açıklaması üzerine patlak veren toprak mücadelesi aynı mücadeledir.

“Women Walk Home” mücadelesi Kıbrıs tarihinde neden bu kadar görünmez oldu ve yok sayıldı? 30.000 kadın namluların üzerine yürürken 30.000 kadının evlerine dönüp dönemeyeceklerinin “kararını veren” müzakere masası bu kadınların mücadelesinin görünmez olmasına karar verdi.     

“Women Walk Home”u düşünürken Marksist Filistin Halk Kurtuluş Cephesi’nin gerilla lideri Leyla Halid’in yeni bir röportajı çıktı karşıma. Kendi düşüncelerimi Leyla Halid’in ağzından dinlerken bir kere daha Kıbrıs ile Filistin’in ne kadar benzeştiğine tanık oldum. Filistin’i okudukça Kıbrıs tarihini öğrenirsiniz. Halklar birbirinden öğrenir…

Tarihin en uzun ve barbar işgaline karşı tarihin en uzun, onurlu ve inatçı direnişini sürdüren Filistin halkının Leyla’sı 1948’de Siyonist çetelerin başlattığı işgal ve etnik temizlikten 4 sene önce doğdu.

4 yaşında mülteci oldu Leyla… Bugün işgal altındaki Filistin’de kalan Hayfa’da doğdu. Siyonist çeteler tarafından 750.000 Filistinli ile beraber kovulurken küçük Leyla annesine bir soru sordu:

-“Yahudi bir arkadaşım vardı, komşumdu, adı Tamara’ydı. Birlikte oynardık. [Komşularımızın] Yahudi olduğunu biliyorduk ama onlar da Filistinliydi. [Kaçtığımızda] anneme Tamara’nın bizimle gelip gelmeyeceğini sordum ve annem hayır dedi. Tamara’nın şimdi nerede olduğunu bilmiyorum. Ama beni hatırlıyor olmalı, ben onun arkadaşıydım”…

Filistin mücadelesi demek geri dönüş mücadelesi demektir. Filistinliler geriye dönmek için mücadele eder, aynı bizim Kıbrıs Cumhuriyeti’ne dönmek için mücadele ettiğimiz gibi; aynı bizim Kıbrıslı mültecilerin geri dönüş hakkını –yerleşimci sömürgeciliği dönecek bir yer bırakmasa bile- savunduğumuz gibi… Mültecilerin “geri dönüş hakkı” nostaljik bir konu değildir, temel insan hakkıdır.

“Geri dönüş mücadelesi” Filistinlilerin hayatının manasıdır, bu yüzden kuşaktan kuşağa evlerinin anahtarını “miras” bırakırlar, boyunlarında taşırlar. Kapılar açıldıktan sonra Mesarya’da Lisi köyüne bir kadın çıkageldi, arkadaşımın oturduğu eve. Boynunda anahtarıyla çaldı kapıyı, “Bu ev benim evim” dedi, “Girebilir miyim?”… Evdeki eşyaları sordu, 1974’te köydeki ganimet merkezinde toplanıp dağıtıldığı için “eşyalara yüklediği anlamı” yitirdi kadın. Arkadaşım, “Uzun uzun duvarlara baktı” dedi. 1972’de yaptıkları evde hiç yaşayamamışlar…

“Anahtar” önemlidir bu yüzden… Mültecilerin geri dönüş mücadelesini temsil eder. Filistinliler yaşadıkları mülteci kamplarının girişine üzerinde “We will return” yazan dev anahtar heykelleri diker…

4 yaşında terk ettiği “Hayfa’ya geri dönebilseydiniz yapacağınız ilk şey ne olurdu?” diye soran gazeteciye şöyle der Leyla Halid:

-“Evimiz hâlâ orada mı diye bakmaya koşardım. İnsanların şarkı söylediğini, dans ettiğini hayal ediyorum. Ve bir portakal ağacının altında uyurdum. Portakaldan nefret ederdim çünkü Lübnan’daki akrabalarımızın ağaçlarından portakal toplamak istediğimde annem beni azarlar ve ‘Onlar bizim portakallarımız değil, bizim portakallarımız Filistin’de,’ derdi”…

“Bizim portakallarımız Filistin’de” cümlesini okurken boğazım düğümleniyor. “Bizim portakallarımız Omorfo’da”…

Leyla’nın ağzından kendi savunduğum fikirleri dinliyorum. Yerleşimci sömürgeciliği “dönecek bir ülke bırakmasa bile” mültecilerin geri dönüş hakkını savunmak işgale karşı mücadelenin birinci ilkesidir.  

Biz üniter Kıbrıs Cumhuriyeti’ni savunurken ne söylüyorsak Filistin Halk Kurtuluş Cephesi’nin Leyla’sı da onu söylüyor:  

“Kurtuluşun anahtarı toprak ve mültecilerin geri dönüşüdür. Herkesin aynı hak ve görevlere sahip olduğu bir demokrasi kurmak istiyoruz. Bunu orada yaşayan insanlarla, İsraillilerle birlikte yapmak istiyoruz. Bu insani ve demokratik bir çözümdür ve kurulabilir”…

(New Internationalist-Marta Vidal, 25 Temmuz 2023. Çeviri Marbuta’dan Erman Çete.)

1 Ağustos 2023 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır.

About the author