Siz işgalle ilgilenmeseniz de işgal sizinle ilgilenecektir!

Aziz Şah – 23/03/2024

İşgalden seneler sonra doğmuş Kıbrıslı Rum bir çevreci şöyle demişti:

-Beşparmaklara gidene kadar işgalin çevre ile alakasını anlamamıştım. İşgale karşı mücadele etmeden çevrecilik bile yapılamaz!

***

50 yıllık bir işgali “işgal” kelimesi anlatmaya yetmez. 50 yıl bütün düşünce sistematiğini değiştirmek için yeterli bir süredir.

Bu kadar uzun bir süre işgal altında yaşamak beyni dumur eder, düşünemez hale getirir.

İşte bu yüzden iyidir arada bir Tayyip Erdoğan’ın çıkıp savaş naraları atması. Reis de olmasa kim vuracak Kıbrıslıların kafasını duvara?

***

Beşparmakları yok sayarak Akamas’da çevrecilik yapamazsınız…

Zehir saçan Teknecik’i ve AKSA’yı yok sayarak, Leymosun’a güneş tarlaları kursanız ne yazar…

Girne’de, Mağusa’da, Trikomo’da ve yakında Gaziveran’da denize akıtılan kanalizasyonu yok sayarak, Baf’ta Afrodit’le ve Akdeniz foklarıyla yüzseniz ne olacak?

İşgal bölgesindeki tarım ve orman arazilerinin yağmasını görmezden gelerek, özgür bölgede planlama yapılamaz!

Yapmıyorlar zaten… Bir mimar dostum, “Kıbrıs Cumhuriyeti’nde sadece şehir planlaması var, ülke planlaması yapılamıyor” demişti. Anlamamıştım…

-İşgal olduğu için merkezi planlama yapılmıyor mu, diye sorduğumda, “Sadece şehir ölçeğinde planlama var” demişti.

İşgal “özgür bölge”yi de yönetmektedir!

İşgal bölgesindeki çam kese böceği ve babutsa zararlısı özgür bölgeye sıçramaz mı?

-Beşparmaklara gidince anladım işgali daha fazla görmezden gelemeyeceğimizi, demişti genç çevreci arkadaşım.

Siz sanır mısınız ki, güneyde “işgal” umurlarındadır! Güneyde işgali görmezden geliyor siyaset. Eve giren hırsızın uyur taklidi yaparak kendiliğinden gitmesini bekliyorlar…

-“Alsınlar Kıbrıs’ın yarısını başlarına çalsınlar, bize de bulaşmasınlar artık. 50 senede yarattığımız refaha zarar vermesinler yeter ki!”

Bunu söylüyor Kıbrıslı Rum elitler kendi arasında…

Bundan üç sene önce, DİSİ’nin başkan yardımcısı Harris Georgiades Kathimerini gazetesinde iki devletli çözümü “yeni gerçekçilik” diye savununca ortalık karışmıştı.

Kızıl Ordu kurucusu Trotskiy der ki,

-Siz savaşla ilgilenmiyor olabilirsiniz ama savaş sizinle ilgilenecektir!

Siz işgali görmezden geliyor olabilirsiniz, ama işgal sizinle ilgilenecektir. Çünkü kanser tümörüyle “komşuluk” yapamazsınız…

***

Kıbrıslı Türk muhalifler de işgalcinin kukla meclisinden “vicdani ret yasası” bekliyor.

-“Asker millet olarak nam salmış, bu vasfıyla dünyada temayüz etmiş bir milletin mensupları olarak, bizi biz yapan temel değerlerden şehadet şuurunun zayıflamasına asla izin veremeyiz” diyor Erdoğan!

Kıbrıs’ın işgal bölgesinde “alt yönetim”in kukla meclisi vicdani ret yasası yapabilir mi?

Resmiye Canaltay, “Asal Şube ve Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı ile birçok toplantı yaptık, bazı öneriler kabul edilmedi” dedi…

“Esas olan GKK’nın görüşleridir” dedi Kudret Özersay…

“GKK’ya sormamız lazım” dedi Tufan Erhürman…

“Vicdani retçi isen askerlik yapmazsın diye bir şey yok” dedi Erhürman…

“Herkesin içi rahat olsun. Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı’nın gerekse Başsavcılığı’nın hassasiyetlerini dikkate almayan bir taslağa Halkın Partisi olarak zaten onay vermeyeceğiz” dedi Özersay…

***

Kıbrıs Cumhuriyeti liderliği ise Türkiye ile diyalog kurmak istiyor.

Hristodulidis “Müzakerelerin yeniden başlamasıyla ilgileniyoruz” diyor. Yeter ki müzakereler başlasın…

Peki, Tayyip Erdoğan ne diyor?

-“Belki de güneye yüklenmiş olsaydık, bugünün bir evladı olarak söylüyorum, artık güney-kuzey diye bir şey kalmaz, tamamen Kıbrıs bizim olurdu”…

***

Erdoğan da olmasa kim vuracak kafanızı duvara?

DİSİ Başkan Yardımcısı 3 sene önce iki devletli çözümü savunduğunda yer yerinden oynamıştı…

Sanıyor musunuz ki, “iki devletli çözüm” kabul edilse işgal Yeşil Hat’ta duracak ve “iyi komşuluk” ilişkileri kurulacak?

***

Birleşmiş Milletler 1948’de Filistin’i taksim edip iki devletli çözüm planı koydu masaya.

2024’te son toprak parçası Gazze’yi alıp “Filistin sorunu”nu bitirmek istiyor İsrail…

Erdoğan ne diyor?

-1974’te Kıbrıs tamamen bizim olabilirdi!

(23 Mart 2024 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author