İşgal altında “kamu yararı” yoktur ki gazeteci olsun!

Aziz Şah – 30/3/2024

Tam 10 yıl önce 20 Mart 2014’de CTP’nin Türkçe konuşan Kıbrıslıları susturmak için yaptığı “Özel Hayatın Gizliliği Yasası”nı savunmak için Tufan Erhürman işgalcinin kukla meclisinde kürsüye çıkar…

İlk olarak,

-“Ankara’nın talimatı var, 50.000 kişi vatandaş yapılacak” diyen memurun ses kaydını haber yaptığı için Yenibakış gazetesi çalışanları bu yasadan dolayı Ağır Ceza’lık oldu.

Son olarak da yayınladığı belgelerden dolayı Serdinç Maypa gözaltına alındı…

50 senelik işgal tarihinde “Cumhurbaşkanına Hakaret” suçunun Ceza Yasası kapsamına alınmasından tutun, gazetecinin “kamu yararı”na belge yayınlamasını suç kapsamına sokan Özel Hayatın Gizliliği’ne, Rum mallarının yağmalanması için çıkarılan İTEM ve TMK yasalarına, vatandaşın soyulması için çıkarılan Bileşik Faiz ve KDV yasalarına kadar CTP’nin kahramanlıkları say say bitmez!

Serdinç Maypa da CTP’nin yasalarından payına düşeni aldı…

***

10 yıl önce Erhürman kürsüde şöyle dedi:

-“Şimdi Özel Hayatın Gizliliğinin ve Hayatın Gizli Alanının Korunması Yasası bilindiği gibi iki temel insan hakkını koruma altına alan bir Yasadır. Bu temel insan haklarından 1’incisi özel hayatın gizliliğidir. 2’ncisi de haberleşmenin gizliliğidir. Özel hayatın gizliliği bizim Anayasamızda 19’uncu maddede, haberleşmenin gizliliği 21’inci maddede düzenlenmiştir ve her iki hak da Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 8’inci maddesinde yer almaktadır”…

İşlerine geldiğinde Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi de akıllarına gelir, sadece rejimin işine geldiğinde…

***

Gazeteci “kamu adına” çalışır. Vatandaş “kamu”nun kendisidir. Gazeteciden kamuyu çıkarınca bekçi köpeği kalır, vatandaştan kamuyu çıkarınca tebaa kalır…

Bakın ne diyor Erhürman:

-“Gazeteci kamu yararı olan bir şey gördüyse ve bunu yayınlarsa bu Yasaya göre bu suçtur. Ha, çok büyük ihtimalle en asgarisinden ceza verilecektir ama suçtur. Neden suçturu söyleyeyim ve açıklayayım. Neden suç olarak yaptığı açıklayacağım ve her türlü öneriye de açığım. Mesela yolsuzluk oldu mu yayınlansın mı diyeceğiz? Tamam veya ne bileyim yolsuzluğu da aşan bir kavramı mı kullanacağız? Tamam ama şeyi bilelim hangi mantıkla bunu yazdık. Çünkü gözümüzden kaçtı diye değil bir şey düşünerek yazdık. Düşündüğümüz şeyi açıklıyorum. Ceza Usul Hukukunda bir ilke vardır. Zehirli ağacın meyvesi de zehirlidir denilir. Bunun anlamı şudur; eğer siz bir bulguyu hukuka aykırı bir şekilde elde ettiyseniz, hukuka aykırı yöntemlerle o bulguyu kullanamazsın. Çünkü eğer o bulguyu kullanabileceğiniz ortam yaratılırsa o yasakladığınız yöntem meşrulaşmaya başlar, kullanılabilir hale gelir”…

***

Bakın ne müjdeliyor Tufan Bey bize…

8 yıl hapislik yok bu yasada, sadece 2 yıldır ceza:

-“Şimdi söyleyeceğim şey çok önemli, çünkü çok yanlış anlaşıldı.

Denildi ki; gazetecilere özellikle haberleşmenin gizliliği konusunda, altı yıl, yedi yıl, sekiz yıl cezalar getirildi. Bunlar çok ağır cezalardır. Arkadaşlar üzgünüm ama çok çok yanlış okundu o madde.

Telefon dinlemeyi esas alalım:

Birinci suç olan eylem telefonu dinleyen kişi üç yıla kadar cezalandırılır.

İki, dinlemeyi kaydeden beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

Üçüncü ayak, kaydı ifşa eden kişi: İfşa edenin alacağı ceza altı yıla kadar hapis cezasıdır…

Peki, gazeteci hangi aşamada devreye giriyor? Son aşama…

Dördüncü ayakta gazeteciyle ilgili söylenen ise şu:

Basın yayın yoluyla veya sosyal medya aracılığıyla yayan kişi, hafif bir suç işlemiş olur ve iki yıla kadar hapis veya para cezasıyla cezalandırılır”…

***

Tufan Erhürman’dan gazetecilere ve sosyal medyada belge yayanlara müjde: 8 değil, 7 değil, 6 değil, 5 değil…

Sadece 2 yıl, hafif suç!

Şikayet etmeyin çok, Tufan iyi adam…

-“Gazeteci kamu yararına bir şey görüp servis ederse, bu suçtur ama en asgari ceza verilecektir”…

Çünkü işgal altında “kamu” yoktur ki “kamu yararı” olsun… 

(30 Mart 2024 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author