“Villa kahramanları”

Aziz Şah – 13/4/2024

Amiral Cihat Yaycı’nın 5 Nisan 2024’te “KKTC vatandaşı” yapıldığını öğrenince Kutlu Adalı’nın 14 Mart 1993 tarihli “Adam Eksikliği” yazısı geldi aklıma…

“Demirel kafasını Denktaş’ın kahramanlığına takmış” der Adalı,

-‘Rauf bey kahraman adamdır, onu incitmeyin, o olmadan Kıbrıs sorununu çözmek isteyenler çok’ anlamında baş döndürücü laflar ediyor”…

“Hikmet Çetin ise süper Denktaşçı kesiliyor. Neymiş efendim, Denktaş ayrılırsa, Kıbrıs görüşmelerine girecek kimse yokmuş.

Denktaş giderse Mümtaz Soysal gelir. Hem böylece bir taşla birkaç kuş birden vurulmuş olur. Soysal 6-7 yıldan beri resmen KKTC yurttaşı değil mi? Denktaş’ın resmen danışmanı değil mi? TBMM’de koltuk sahibi değil mi?” diyerek soruyor Kutlu Adalı:

-“Bir koltuğu Ankara’da, öteki koltuğu Kıbrıs’ta bir cumhurbaşkanı ile bütünleşmek kaçırılmayacak büyük fırsat değil mi?”…

***

40 senedir “KKTC vatandaşı” olmayan Cihat Yaycı’yı neden bir gece ansızın vatandaş yaptılar?  

Adalı, Mümtaz Soysal’ın vatandaşlığına hep laf atardı…

Atılmayacak gibi de değil: Bir sömürgecinin sömürge tebaası kimliğine tenezzül ettiği nerede görülmüş?

Bir Fransız sömürgeci Cezayir vatandaşlığına tenezzül etmez ama Türkiyeliler için KKTC vatandaşlığı çok başka bir yerde duruyor: Bazıları “KKTC vatandaşlığı”nı AB vatandaşlığına yatay geçiş olarak görüyorlar. Bunun bir nedeni de, “karma evlilik” meselesinin bilinçli bir şekilde çarpıtılması ve istismar edilmesi. Manipülasyonlar yüzünden bir Kıbrıslı ile evlenip AB vatandaşı olacağını zanneden çok…

Kıbrıs Cumhuriyeti yurttaşlığının ve dolayısıyla AB vatandaşlığının tehdit altında olduğunun Kıbrıslıtürkler bile farkında değil. Müzakere masasında yalnızca toprak değil, Kıbrıslıtürklerin vatandaşlığı da kozdur.

Kıbrıs’ın kuzeyinden ve hatta münhasır ekonomik bölgenin bir bölümünden vazgeçmeye hazır kıvama gelen Hristodulidis liderliği için öncelik Kıbrıslıtürk “vatandaşları” değildir.

***

Amiral Yaycı neden KKTC vatandaşı oldu?

Bir sömürgeci neden tebaasının “vatandaşlığı”nı ister?

KKTC vatandaşlığının tek bir ayrıcalığı vardır: Oturum almak için memurlarla muhatap olmazsınız ve mal alırken sınırınız olmaz, satarken ve şirket kurarken ise %51 göstermelik hisse devredecek “KKTC vatandaşı” aramazsınız. İstediğiniz gibi Ruslarla, İranlılarla, İsraillilerle iş yaparsınız. Karpaz’ı İsraillilere, Trikomo’yu Ruslara satabilirsiniz…

“KKTC vatandaşlığı” bir nevi işgalcinin “kazanılmış hakkı”dır…

Ha bir de, Mümtaz Soysal’a nasip olmayan “KKTC Cumhurbaşkanlığı” bakarsınız size nasip olmuş!

KKTC vatandaşlığı normal bir anayasal yurttaşlık değildir. GKK Komutanı ve Merkez Bankası Müdürü Türk soylu TC vatandaşından seçilir. TC vatandaşıysanız Nalbantoğlu’nda sıra beklemezsiniz, anlaşmalı özel hastanelerde indirimli bakınırsınız. KKTC vatandaşıysanız yasal olarak kumarhaneye girişiniz yasak ama TC vatandaşıysanız şeytanın bacağını kırarsınız, bu da bonus!

Velhasıl Fransız ihtilalinden bu yana insanlığın ortak kazanımı olan yurttaşlık hukuku ile bir alakası yoktur “KKTC vatandaşlığı”nın!

Hukuk yoluyla değil, işgal yoluyla elde edilir “KKTC vatandaşlığı” ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığının “alt kimliği”dir.

***

Kutlu Adalı işgalin 19’uncu yılında yazdığı “19 yıl geçse de” yazısında şöyle diyordu:

-“183 bin Rumun boşalttığı kuzeydeki evlere 30 bin güney göçmeni sığdırılamamıştır!”

Adalı yazının devamında Türkiyeli subaylara verilen evlerden bahsederek, Neşe Düzel’in Hürriyet gazetesinde 17 Temmuz 1993’te yazdığı yazıdan bir pasaj aktarır.

Neşe Düzel “Villa Kahramanları” başlıklı yazısında şöyle der:

“KKTC hükümeti, 1974’ten bu yana Rumlardan kalan kaç evi Türklere dağıttı? Bu evleri alanların isimleri ne? Kıbrıs’ta Türklerin kurduğu yapı kooperatifleri var mı? Bu kooperatiflerin üyeleri kimdir?

Eğer iddialar doğruysa, bu paralar sadece orada villaları, kooperatifleri ve karanlık işleri olanların işlerine yarıyorsa ve bu listelerde ‘Kıbrıs’taki her türlü çözüme karşı direnen’ asker ve sivil yetkililerin adı çıkarsa, ‘bu akılla çalışan kahramanlık nutuklarının bedelini’ bizim nasıl ödediğimiz bir kez daha ortaya çıkacak demektir”…

Mal da yalan mülk de yalan gel biraz da sen oyalan…

(13 Nisan 2024 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author