Kıbrıs Cumhuriyeti’nin BM üyeliğine kimler karşı çıktı?

Aziz Şah – 16/7/2024

Eski bir sömürge bağımsızlığını elde ettiğinde Birleşmiş Milletler’e üye olurdu.

Kıbrıs Cumhuriyeti kurulduğunda Birleşmiş Milletler üyeliğine karşı çıkanlar oldu: Türkiye ve Enosisçiler.

Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Birleşmiş Milletler’e katılmasından bir hafta önce başını AKEL’in Mağusa, Leymosun ve Larnaka belediye başkanlarının çektiği kanaat önderleri BM Genel Sekreterliğine üyelik başvurusunun iptalini istedikleri bir mektup gönderdiler.

Türkiye de Kıbrıs Cumhuriyeti’nin aynı mantıkla Birleşmiş Milletler’e üyeliğine karşı çıktı. Hatay modelinin önünde engeldir çünkü BM üyeliği!

BM üyeliği bağımsızlık ve egemenlik tescilidir.

Tam da o günlerde “Cumhuriyet” gazetesinde Haşmet Muzaffer Gürkan “Bağımsızlığımızın değerini bilelim” dediği yazısında, “Birleşmiş Milletler teşkilatına üye olarak kabulümüz bağımsızlığımız için bir başka garanti şeklidir” diye yazar.

Kıbrıs’ın BM üyeliğine karşı çıkan başını AKEL’cilerin çektiği Enosisçilerin amacı adayı Yunanistan’a bağlamak, Türkiye’nin ise amacı ilhaktı. BM üyeliği bunun önünde engeldi…

BM üyeliği ile “halkın kendi kaderini tayin hakkı çiğnenmiş olacak” denir BM’ye gönderilen mektupta.

Bağımsızlığını kazanmış eski bir sömürgenin Birleşmiş Milletler’e üye olmasının anlamını kavrayamayacak kadar ideolojik körlük içindedirler.

Dönemin Yunan Dışişleri Bakanı Kıbrıs’la ilgili kitabında, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin BM üyeliğinde Atina’nın ısrarcı olduğunu belirtirken bir tanımın altını çizer: “Bağımsız, egemen ve üniter devlet”.

Stephan G. Xydis’in bildirdiğine göre, Ankara ise Zürich müzakerelerinde Kıbrıs’ın BM üyeliğine karşı çıkar, gerekçe olarak da yeni devletin “yarı bağımsız” ya da yarı-sömürge olduğunu ileri sürer.

Tarihin çelişkisi: Dönemin Yunanistan’ı Kıbrıs’ı “bağımsız, egemen ve üniter” olarak BM üyesi olarak görmek isterken Yunanistan’a bağlanmak isteyen Kıbrıslılar kendi ajandasını yürütür.

1960’ta kıymetini anlamadıkları bağımsızlığın bugün öneminin farkında mıdırlar?

Annan Planı’ndan beridir emperyalistlerin “bakir doğum” dayatması var. Kıbrıs Cumhuriyeti yıkılıp yenisi kurulacakmış…

Zere da götümüzdeki donu değiştiririk!

Her gün devlet kurulup yıkılır mı?

Hangi eski sömürgede bugüne kadar mücadeleyle kazanılmış devleti yıkıp daha iyisini kurdu emperyalistler?

Son olarak Crans Montana’da –bir türlü kimsenin beğenmediği- Kıbrıs Cumhuriyeti’nin çok gerisine giderek tam sömürge şartları dayatıldı.

Kıbrıs Cumhuriyeti’nde kağıt üzerinde “Güvenlik ve Garantiler” belliyken, Crans Montana’da Kıbrıs Cumhuriyeti’nin yıkılmasından 15 sene sonraya ötelendi güvenlik!

Ülkenin güvenlik mimarisini 15 sene sonraya bırakalım, 15 sene çadırda yaşayalım!

Annan Planı’ndan beridir her müzakere masasına konan Kıbrıs Cumhuriyeti’nin yıkılıp yeni devlet kurulması dayatması, 1960’ta Kıbrıs Cumhuriyeti’nin BM’ye üye olmasına karşı çıkmaktan farksızdır: İlhakçı bir fantezidir!

Sömürgeci imparatorlukların dağılması sürecinde Kıbrıs Cumhuriyeti bize hasbelkader EOKA’nın patlattığı bombaların armağanıdır. İdam edilen gençlerin ve kendini feda eden savaşçıların diyeti olarak kuruldu Cumhuriyet. Afrika ve Asya halklarının kan revan içinde verdikleri bağımsızlık mücadelelerinin tam ortasına düşüyordu Kıbrıslıların anlamını kavramadığı “bağımsızlık”…

İşte bu yüzden Albert Camus 6 Aralık 1955’te Fransız L’Express gazetesinde “Kıbrıs’ta idamları durdurun” diye mektup yazmıştı –çok sevdiğiniz- Kraliçe Elizabet’e. Durdurmadı tabii ki…

Camus “Kıbrıs’ı Michalis Karaolis’e verin” başlıklı mektubunda şöyle der:

-“Mevcut durumun zorunlu olarak geçici bir süre için uzatılmasının bedeli bir çocuğun, Michalis Karaolis’in öldürülmesiyle ödenirse İngilizler çok daha fazla prestij kaybedeceklerdir. İmparatorlukların sonu geliyor ve en azından Batı için özgür devletler dönemi başlıyor. Bunu yok etmeye çalışmak yerine anlayabilmeyi başaralım”…

Kıbrıs’ta da imparatorluk devri bitmiş, cumhuriyet devri başlamıştı.

Cumhuriyet için en son, devrimci şair Doros Loizou can verdi. Tarih 30 Ağustos 1974’tü, Türkiye’nin Kıbrıs’ı istilasının 41’inci günü, on binlerce Kıbrıslı toprağından sürülmüş mülteci olmuş vaziyette…

EOKA-B istilanın 41’inci gününde sosyalist parti EDEK’in lideri Lissaridis’e kurduğu pusuda arabayı kullanan EDEK’li şair Doros Loizou’yu öldürdü, Lissaridis yaralandı.

“Kimse sevmedi Cumhuriyet’i” diyor Hristodulidis…

Cumhuriyet’i kimse sevmesin diye mi Doros Loizou’nun katillerini olsun yargılamadınız?

(16 Temmuz 2024 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author