Kıbrıslıların ırkçı coğrafi ayrımına hayır!

Dr. Kyriakos Tsimillis – 50 yıllık işgal çok uzun!

 Elli yıl sonra, ülkenin geleceğinin belirsiz, karamsar, vizyonsuz ve perspektifsiz olduğunu görüyoruz…

-“Hiçbir şey yapılamaz, ne yapabiliriz?”

Kaybedilen insanları, kayıpları, tecavüzün trajik sessizliğini düşünüyoruz. Geri döndürülemeyecek ya da unutulamayacak değişimler. Kıbrıslıların acı hatıraları var…

İşgalcinin şiddetinden zulüm gören Kıbrıslı Rumlar, devam eden işgalin sonuçlarını yaşıyor. Evleri, bahçeleri, tarlaları, kiliseleri, arkeolojik alanları, yer isimlerini kirleten işgalin renkleri ve sembolleriyle dünün siyah beyaz fotoğraflarını bugünün fotoğraflarına tercih ediyorlar… Gençliğin tınıları, sesler, toprağın renkleri… Kıbrıslı Türkler ise işgali, demografik değişimi, askerileşmeyi, İslamlaşmayı doğrudan yaşıyorlar. Bazıları mülteci olarak değil, liderliklerinin şantajı ve “egemen üsleri” aracılığıyla İngilizlerin yardımıyla kaçtıkları kendi evlerini hatırlıyor.

Son günlerde hem BM Genel Sekreteri hem de Özel Temsilcisi ön raporlarıyla, birincisi ön raporlarıyla, ikincisi ise medyaya yazdığı açık mektupla bizleri uyardı. Türkiye’den (BM üyesi bir devlet) ve Kıbrıs (BM üyesi bir devlet) topraklarının %37’sini işgal etmesinden hiç söz edilmedi… Ve yine de… Genel Sekreter, İsrail’in tepkisini çekmesine rağmen Filistin konusunda çok netti. Özellikle 9 Ekim’de Guterres, “Son zamanlarda patlak veren şiddet olayları bir boşlukta meydana gelmemiş olup, elli altı yıldır devam eden ve görünürde siyasi bir sonu olmayan uzun bir çatışmanın sonucudur…” dedi. Kıbrıs’ın yarısının elli yıldır işgal altında olduğunu görmedi mi BM Genel Sekreteri? Bazı değişikliklerle kabul etmek dışında görünür bir son görüyor mu? Bu çelişki, Cenevre Sözleşmesi’nin (1949) ihlali anlamına gelen askerileştirme, devam eden kolonizasyon ve adanın demografik yapısının değiştirilmesine herhangi bir atıfta bulunulmamasıyla daha da derinleşmektedir.

NATO bugünlerde Washington DC’de doğum gününü kutladı. Soğuk Savaş’ın “sona erdiği” bugünlerde üye sayısının otuz ikiye ulaşmış olması gariptir – 4.4.1949’da kurucu üyeler sadece on ikiydi!

Yetmiş beş yılda çok şey gördük; yayılmacılığı, demokratik ilkelere ve halkların haklarına, özgürlük ve haysiyete saygısızlığı tanıdık… Darbeler yaparak seçilmiş liderleri devirme kapasitesini gördük. Her zaman “iç” mesele gibi görünecek şekilde, kendi ülkelerine karşı hainlik rolünü üstlenen, NATO’nun “gizlice” izlediği, ortaya çıkan faşist rejimleri askeri, ekonomik ve siyasi olarak güçlendirerek faydalı oldukları sürece istikrarlı kalmalarını sağlayan çok faydalı yer tutucular vardı – üsler, petrol, değerli metaller, radyoaktif hammaddeler, stratejik rol!

Kıbrıs’ın NATO’dan çektiklerinden sonra bazı kişilerin Kıbrıs Cumhuriyeti’nin NATO’ya katılmasını önermesi etkileyici!

Her krizde diyalog, gerçekten bir perspektif yaratıyorsa faydalıdır. Bazıları Kıbrıs’taki görüşmelerden “Kıbrıslılara ait” olarak bahsetti. Gerçekten de öyle mi? İşgalci güçlerin varlığı ve Kıbrıs Türk liderliğinin Ankara’ya boyun eğmesi yanılsamalara izin vermiyor. Kıbrıs’ta ve daha geniş bir bölgede hegemonik rolünü sürdürmek ve geliştirmek isteyen Türkiye’nin herhangi bir çözümün öncelikle kendi çıkarlarına hizmet etmeyeceğine inanıyor muyuz? İşgalci güç iki devleti şartlandırıyor. İşgalin kurbanı ise birkaç yıl önce kendisine dayatılan İki Bölgeli İki Toplumlu Federasyonu “talep ediyor”. 

Kıbrıslıların, en azından iki devlet fikrine karşı çıkanların, etnik köken/din temelinde coğrafi ayrılığın özellikle tehlikeli ve bölücü olduğunu anlamaları çok önemlidir. Bu arada, Kıbrıslı Rumların çalınan mallarının yağmalanmaya devam edilmesi, iki toplum arasındaki şüpheleri yoğunlaştırarak Kıbrıs sorununun çözümünü önemli ölçüde önceden belirleme eğilimindedir.

Ekolojistler için Kıbrıs tek bir ekosistemdir. Tüm demokratik insanlar için coğrafi bölünme ırkçıdır ve BM Şartı ile Avrupa müktesebatını ihlal etmektedir. Avrupa Birliği, zayıflıklarına rağmen, tüm Kıbrıslı Avrupa vatandaşlarının haklarını garanti altına alabilir. Ne yabancı askerlere, ne yabancı garantilere, ne de sömürgeciliğin bir kalıntısı olan yabancı üslere ihtiyacımız var!

Kıbrıslıların özgür vatandaşlardan oluşan birleşik bir toplum için verdikleri mücadele ortaktır! 

About the author