Tahsin’den Milan’a Kıbrıslı yurttaşlığı

Geçenlerde “selamsız kalmış” bir Kıbrıslıyla karşılaştım Arasta’da…

Yanına gidip sordum:

-Siz Tahsin Özler’in dedesisiniz?

Gururla,

-Evet Omonia’da oynayan, dedi…

-Milli Takım’a giren, dedim.

Benim için bir “Kıbrıslı Türk”ün Milli Takım’a girmesi Omonia’dan çok daha önemli.

Gülümsedi.

-Tahsin’e selam söyleyin, dedim.

-Ne söyleyim?

-Yolu açık olsun!

***

Kıbrıs Cumhuriyeti formasını giyip ak güvercin bayrağı temsil edince işgal rejiminin sizi cezalandırmasından mı korkuyorsunuz, genç sporcular?

Kazanacağınız bir dünya var, kaybedeceğiniz ise sadece “KKTC”dir!

Tahsin’in yaptığı şey kendi kimliğini, ülkesini ve bayrağını temsil etmektir. Onuruna sahip çıkmaktır…

Kıbrıs Cumhuriyeti pasaportuyla uluslararası müsabakalara katılıp “KKTC” bayrağı açanları ya da hedef olarak kendisine “Türk Milli Takımı’na girmeyi” seçenleri gördükçe Tahsin’in ne yaptığını daha iyi anlıyorum.

İki soru var: Kimi temsil ediyorsun ve kendini kime ispat etmeye çalışıyorsun?

Sömürge insanının küçüklük kompleksi çıkar sporda da karşımıza: Ezen, büyük, egemen ulusun milli takımına girerek kendini ispat etmeye çalışır efendisine.

“Türkiye şampiyonu” olunca bütün Türkleri yendiğinizi mi zannediyorsunuz? Hayır, Türkiye sizden kimliğinizi çalarak sizi yutuyor!

Orgeneral Hayri Kıvrıkoğlu ne demişti “KKTC başbakanı” Ferdi Sabit Soyer’e?

-“Türklüğünü ispat et”…

Beşir Atalay ise, “Denktaş da dinsizdi, Eroğlu da dinsizdir” demişti.

Son 50 senenin tarihi budur: Linobambaginin Türklüğünü ve Müslümanlığını ispat etme tarihi, imkânsız bir çaba…

“Türkiye milli takımı”na girmek nedir bir Kıbrıslı için? Türklüğünü ispat etmek için eritme potasında yok olmaktır!

Çift taraflı asimilasyondur bu, hem Kıbrıslı sporcu hem de Kıbrıslı izleyici Türklüğünü ispat etmeye çalışır.

Türklerle yarışmak mı istiyorsunuz kendinizi ispat etmek için? Avrupa şampiyonalarında karşınıza gelirlerse yarışırsınız!

Kıbrıs Cumhuriyeti pasaportu ile şampiyonalara gidip Türkiye’yi temsil etmek nasıl bir kimlik keşmekeşidir?

İşte bu kendini efendisine ispat etme çabası yüzünden 35 canımızı Adıyaman’da yitirdik…

“KKTC şampiyonu” olan çocuklar Adıyaman’a ilçeler arası müsabakaya götürüldü Türkiye’ye “Türklüğümüzü ispat etmek” için… Tabutlarla döndüler.

Sporcu kendisiyle yarışır, kendi derecelerini aşar. Kıbrıslı sporcular ise kendisini Türkiye’ye ispat çabasında…

Bunun sonucu hüsran oluyor. Bugün en fazla 50-60 bin kişilik bir toplumuz. Rejimden hiçbir destek göremeden ailelerin maddi ve manevi fedakârlıklarıyla sporcuları yetiştirip 87 milyonluk Türkiye’ye müsabakalarda kullanması için veriyoruz. Kendi yetiştirmediği sporcunun Türkiye için bir değeri yoktur…

***

Şimdi nerden icap etti bu yazı?

Olimpiyatlarda Kıbrıs Cumhuriyeti bayrağını NATO’nun Yugoslavya bombardımanlarından sağ kurtulan bir mülteci çocuğu taşıyacak.

9 yaşında ailesiyle birlikte Kıbrıs’a yerleşen Milan Trajkovic, 2001’de yerleştiği Kıbrıs’ın 2013’te vatandaşı oldu. İlkokul, ortaokul, lise ve üniversiteyi Kıbrıs’ta okudu, Milli Muhafızlarda askerlik yaptı. Kıbrıslı bir kadın ile evlendi, ancak 12 senede vatandaş olabildi…

“Ben Kıbrıslıyım” diye bağırıyor Milan. Çünkü “Sırp kökenli” Milan’ın Kıbrıs bayrağını taşımasından rahatsız olanlar varmış.

İyidir böyle tartışmalar, “yurttaşlık”tan kim ne anlamış ortaya çıkar! Muhatabınızı tanır, ona göre konuşursunuz…

Kıbrıslı yurttaşlığın sembolüdür bugün Milan Trajkovic Paris’teki olimpiyatlarda.

Türkiye Milli Takımı’ndaki Kıbrıslılar ise Türklüklerini ispat ederek kendi kimliklerinden feragat ediyorlar.

***

Seçim gayet basittir: Ya Kıbrıs Cumhuriyeti ya Türkiye!

Vatanını mı temsil edeceksin, işgalcini mi?

Ya 50 senedir mensubu olduğunuz toplumu rehin alan ve yok eden Türkiye’yi temsil edeceksiniz sporcu olarak, ya da Türkiye’nin işgal ettiği vatan toprağının ak güvercin bayrağını!

Bedel mi ödetirler size? Korkmayın bu kadar kendi kimliğinize sahip çıkmaktan!

1968’de Kara Panterler’in Meksika Olimpiyatları’nda sıktığı kara yumruktan beridir “kimliği”ne, “onur”una ve “özgürlüğü”ne sahip çıkanlar saygıyla anılır…

Ya Milan gibi yurttaş olacaksınız ya da nafile Türklüğünüzü ispat etmeye çabalayacaksınız!

Koş Milan, vur Tahsin…

(27 Temmuz 2024 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author