İşgalin 50’nci yılında Paris Olimpiyatları: YA KIBRIS CUMHURİYETİ YA TÜRKİYE!

Aziz Şah – Geçen sene Amerikalı bir belgesel yönetmeni geldi Kıbrıs’a. Kıbrıslılar Birliği’nin İngilizce olarak yayınladığı broşürü okumuş… Dünya haritasının üstünde Kıbrıs diye bir ada olduğunu ve 49 senedir işgal altında olduğunu öğrenmiş.

20 Temmuz törenlerine denk gelince, “Seni askeri geçit törenine götüreyim” dedim.

Nasıl bir tımarhanede yaşadığımızı o gün Amerikalının verdiği tepkilerden bir daha anladım. Çocukluğumuzdan beri dağlara yazılan yazılar, tank, top, tüfek, helikopter, tatbikat, askeri konvoy, savaş uçağı ve “dikkat askeri bölge” ile “tank çıkabilir” tabelalarının ortasında büyüdüğümüz için bize “normal” gelen her şey Amerikalı için akıldışılıktı.

20 Temmuz töreninde o gün kortejlerin arasında çok sevdiğim bir hocamı gördüm. Toplumumuzda en çok elit atlet yetiştirmiş ve ilk olimpiyat sporcusunu da yaratan spor adamını gördüm. Görevi 20 Temmuz kortejlerini düzenlemekti!

Başka bir ülkede olsa olimpiyatlara sporcu yetiştirmesi için pamuklara saracakları antrenörü burada işgal kutlamasında kortejlerin başına koydular. O, 20 Temmuz kortejlerinin arasında koşarken yetiştirdiği elit atletler geçti gözümün önünden. Hüzünlendim…

Amerikalı sinemacı 20 Temmuz töreninde gördüklerinden aklını kaçırmıştı. Bense neden onun gibi tepki veremediğimizi düşünüyordum bu akıldışılığa…

-Nasıl bir saçmalık, diye bağırıyordu!

Evet, onlarca elit atlet yetiştirmiş bir antrenörü 20 Temmuz’da kortej sorumlusu yapmak, nasıl bir işgal ve istila, nasıl bir insan kırımı!

Bugün adı anılmasa da, 2012 Londra Olimpiyatları’nda Türk Milli Takımı adına 400 metre bayrak koşan Kıbrıslı Meliz Redif geldi aklıma. İlk olimpik sporcumuz olan Meliz’in harcanması da işgal tarihinin parçasıdır. Türk Milli Takımı’ndaki doping skandalının kurbanı oldu Meliz… Kıbrıs Cumhuriyeti adına yarışsaydı şovenizmin hedefi olurdu belki ama doping skandalının değil!

Benim gazetedeki köşem sığmaz yarım asırlık Türk işgalinde harcanan değerlerimizi yazmaya…

Paris 2024 Olimpiyatları işgal bölgesinde bayraksız, devletsiz ve vatansız kalmış Kıbrıslıların öfke patlamasına neden oldu.

Öfke, hüzün, çaresizlik, yarınsızlık, belirsizlik, ezilmişlik, hiçlik öyle birbirine karışmış ki “gurur”la bastırmaya çalışıyor bazıları bunu!

-Bir Kıbrıslı Türk olimpiyatlara katılmış, “gurur” duymayalım mı?

Buse’nin “gurur”u bastırmak istediğiniz duyguları örtmez!

TRT ekranında o an: Buse Savaşkan koşarken tam arkasında Türk bayrağı ve Kıbrıs Cumhuriyeti bayrağı duruyor…

Kıbrıs’ı Rus kökenli Elena temsil ediyor, Türkiye’yi ise Kıbrıslı Buse…

Paris Olimpiyat Stadı’nın tribününde yan yana asılı duruyor işgalci Türkiye’nin ve işgal ettiği Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bayrakları…

Kıbrıs’ta karşılıklı mevzilerde duran iki bayrak, olimpiyat stadında yan yana!

Ne zaman uluslararası bir müsabakada Kıbrıs Cumhuriyeti bayrağını görse Kıbrıslı Türkler hüzünlenir.

Çünkü Küçük-Denktaş liderliği, Kıbrıs Cumhuriyeti’ni terk ederek devletsiz, vatansız ve bayraksız bıraktı Kıbrıslı Türk toplumunu.

Devletsiz, bayraksız ve vatansız kalan toplumumuz Kıbrıs Cumhuriyeti bayrağını görünce öfke ve hüzün nöbeti geçiriyor.

Öfke ve hüzün yıldan yıla dağ gibi büyüdü…

Buse’nin “gurur”u bastırır mı sanırsınız bu çaresizliği?

“Gurur” dünyanın en tehlikeli siyasi duygusudur!

2012 Londra Olimpiyatları ile 2024 Paris Olimpiyatları arasındaki fark budur.

2012’de Londra’da Meliz Redif Türkiye adına yarıştığında görmediği tepkiyi 2024’de Paris’te Buse Savaşkan gördü…

Meselenin Meliz ve Buse’yle alakası yok!

Bu basit bir bayrak meselesi değil…

“Gurur”la örtmeye çalıştığınız işgalin kendisidir!

200.000 Kıbrıslı Rumu silah zoruyla evlerinden kovan işgalci Türkiye’nin rehinesi olarak “normal bir hayat” yaşayamazsınız!

20 Temmuz töreninde Amerikalı belgeselci çıldırmıştı:

-Siz burada nasıl yaşıyorsunuz?

-“Gurur”la yaşıyoruz…

Sonra Paris’te olimpiyat stadında işgalci Türkiye’nin bayrağı ile terk ettiğimiz Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bayrağını görünce hüzün, öfke, çaresizlik, yarına dair belirsizlik, vatansızlık, devletsizlik ortasında kalıyoruz:

-Ya Kıbrıs Cumhuriyeti ya Türkiye!

Ya kendi egemenliğinden yanasın, ya da esaretten!

Ya Cumhuriyet yurttaşısın ya da sömürge tebaası!

(6 Ağustos 2024 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author