Çocuklarınızdan çaldıklarınız

Aziz Şah – 50 sene çivi çakmadan kullanılan okullar çöktü, yerlerini konteynerler aldı.

-İngiliz sömürge döneminde ve getto zamanında bile bu duruma düşmedik, diye homurdanıyor her kesimden insan…

“Mağduriyetimiz” konusunda yine mutabakata vardık!

Sömürge ve fasarya dönemlerinde yaşamadıklarımızı Türkiye’nin idaresinde yaşıyoruz:

-Mağduruz!

Ama “Bunlar daha iyi günlerimiz” değil mi?

***

Dudağınızda hınzır bir gülümsemeyle “bunlar daha iyi günlerimiz” dersiniz kendinizi düşünerek…

Bencilce!

“Bunlar daha iyi günlerimiz” sözü öfkeli değildir, hesap sormaz, teslimiyetçidir.

Zevk alırsınız bunu söylerken, size eziyet edilmesinden hoşlanırsınız. “Müstahakkımızdır” derken de zevk alırsınız…

Bu sözü söylerken bir durun ve düşünün, zevk aldığınızı fark edeceksiniz!

En nefret ettiğim sözünüz, “Tecavüz kaçınılmazsa zevk almaya bakacaksın”dır.

Tecavüze uğradığınız konusunda da mutabıksınız.

Peki, tecavüz eden kim?

50 senedir Türkiye’nin idaresi altında tecavüzden zevk almaya çalışıyorsunuz. Peki, tecavüzcü kim?

***

Dudağınızda hınzır bir gülümsemeyle “bunlar daha iyi günlerimiz” diyorsunuz…

Çünkü “mağdur” olmak tek silahınızdır!

Türkiye’ye karşı “mağduriyet” söylemini kullanırsınız.

Kıbrıs Cumhuriyeti’ne karşı “mağduriyet” söylemini kullanırsınız.

AB, ABD ve BM karşısında da “mağdursunuz”!

Cemaatimizin “varoluş mücadelesi”nin şarkısı ne Acar Akalın’ın miting meydanlarında söylediğimiz şarkılarıdır ne Ciao Bella’dır!

Bizim ahalinin “varoluş mücadelesi”nin şarkısı şudur:

-“Mağdurum, çok mağdurum, hep mağdurum, mağdurum da mağdurum”…

Mağduriyetten beslenir cemaatimiz!

Çünkü Kıbrıslı Türklerde yurttaş olmanın “özgüveni” yoktur, sömürge tebaasının hiçliğini temsil eden “mağduriyet” vardır.

Özgüven ile mağduriyet uzlaşmaz iki kimliktir.

***

Yurttaşlık ile tebaa olmak birbirine zıt insanlık durumlarıdır.

-Yurttaş insandır.

-Tebaa sömürgecinin insanlıktan çıkardığı yaratıktır, alt-insandır.

Yurttaşın insan hakları vardır, tebaanın yoktur.

Tebaa, efendisine karşı mücadele ederek insanlaşır ve haklarını elde eder.

İnsanlaşmak sömürgeciye başkaldırarak başlar, Türkleştirilen Kıbrıslılar bunu hiç yapmadılar!

İngiliz’in sömürgeleştirme yöntemleriyle Türk’ün sömürgeleştirme yöntemleri birleşti. Ortaya “Kıbrıslı Türk” dediğiniz kimlik çıktı.

Zorla Türkleştirilmiş Kıbrıslıya “Kıbrıslı Türk” diyorsunuz…

***

Kıbrıslı Türklerin başka bir tarihi olmadığı için “mağduriyet” söyleminin dışına çıkmaya kimse cesaret edemiyor.

Öfkelenmiyor kimse…

Sakince mağdur oluyor…

Mağduriyetten besleniyor…

Son “mağduriyet” okulların açılamaması. 50 sene çivi çakmadan kullanılan okullar yıkılmaya çatıdan başladı kolonlar parçalandı…

Peki, toplum nasıl toplum olmaktan çıktı?

Bina yapılır ama güruhlaşan ahali yeniden toplum olmaz.

Bir anne şöyle yazmış sosyal medyada:

-Varlıklıların çocukları okula başladı, bizim gibi fakirlerin çocukları başlayamadı.

Diğer anne cevap vermiş:

-Bizim çocuklar okula geçen hafta başladı!

Alın size hiçbir ortak kader, keder, aidiyet, inanç ve değer birlikteliği olmayan bir güruh.

Yok oluşunuzdan zevk alarak diyorsunuz ki, “Bunlar daha iyi günlerimiz”…

-Hayır!

Bunlar çocuklarınızın iyi günleridir. Çok daha beter günler bekliyor çocuklarınızı…

Sizin yüzünüzden!

İki dönüm bir evlek ganimet toprağı elde tutmak için çocuklarınızın insan haklarını çaldınız.

Konteynerde eğitim dert ettikleriniz içinde en önemsizidir!

Kıbrıs Cumhuriyeti eğitimde Yapay Zeka ile entegrasyon sürecine girdi. Japonya değil, Çin değil, Almanya değil, İngiltere değil…

Kıbrıs Cumhuriyeti!

Siz, Kıbrıs Cumhuriyeti’ni çocuklarınızdan çaldınız…

Kıbrıs Cumhuriyeti’nde eğitimde Yapay Zeka ile entegrasyon planlaması yapılırken sizin çocuklarınızın okuduğu müfredatı Ankara’daki imamlar belirliyor…

İşte bu yüzden, dert ettiğiniz konteyner en önemsiz meseledir!

***

Kıbrıs Cumhuriyeti’ni neden çaldınız çocuklarınızdan?

Size sus payı olarak verilen iki dönüm bir evlek çalıntı malı sahibine vermemek için…

-Başkasını ezen asla özgür olamaz.

-Başkasının toprağında işgalci olan toprağın esiridir.

-Başkasının haklarını gasp eden, kendi haklarından feragat etmiştir!

Siz, iki dönüm bir evlek ganimet mal için çocuklarınızın insan haklarından feragat ettiniz.

Devlet sahibi olmak ile ganimet sahibi olmak arasındaki farktır bu: Hak sahibi olmak ve haksız olmak.

Şimdi gerçekten mağdursunuz, ama siz değil, çocuklarınız ve torunlarınız!

(17 Eylül 2024 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author