Burası Yıldız Sarayı değil baylar, Kıbrıs’tır!

Aziz Şah – Salgında mıyız, savaşta mıyız?

Sanatla ve sanatçıyla savaşta mısınız, baylar?

Mizahla savaşta mısınız?

Faşizmin mirasına mı sahip çıkıyorsunuz?

Çok uzattınız şu deli gömleği meselesini…

Boş konuşmayın, dava açın açacaksanız, dizilelim mahkeme avlusuna…

“Eleştirinin nasıl yapılacağını sizden öğrenecek değiliz” diyorlar bize mecliste birbirine küfretmekten başka vasfı olmayan güruh…

22 Ocak’ta meclisin damına çıkıp deli gömleği geçirdiler hepinize, umurunuz olmadı…

Senih Çavuşoğlu’nun illüstrasyonunu hazmedemediniz. Daha illüstrasyonla karikatür ve kolaj arasındaki farkı bilmiyorsunuz…

Halbûki sizi resmettiği için şükredecektiniz, tarihe kaldı fotoğrafınız…

100 sene sonra duruyorsa Kıbrıs yerinde 2000’li yılların başında Kıbrıs’ta siyaset diye sizi gösterecekler. Teşekkür edin sırf bu yüzden Senih Çavuşoğlu’na…

UBP “eleştiri” üstüne bildiri yayınlıyor, ne günlere kaldık Adorno…

Ankara’dan düğmeye basıp Lefkoşa’da sizin yandaş kanalınızı kapatıyorlar, oturup şeftali kebabı nasıl yapılır diye tarif yazıyorsunuz…

UBP “sanat” üstüne bildiri yayınlıyor, ne günlere kaldık Brecht…

1980’de Yaşar Ersoy’un oyununu yasakladınız 12 Eylül ruhuyla, 2019’da Yaşar Ersoy’un oyununu yasakladınız Abdülhamid ruhuyla…

2020’de çıkmış sanatın, mizahın, eleştirinin ne olduğunu sizden öğrenecek değiliz diyorsunuz sanatçılara, aydınlara, yazarlara salgının ortasında…

Salgında size ilaç bile vermeyen Ankara’nın ruhuyla üniversiteye, sanatçıya, düşünceye saldırıyorsunuz…

Müteşekkir olmalısınız resimlerle ve tiyatro oyunlarıyla taşıyorlar isminizi geleceğe. Yoksa kim yazardı sizi tarihe?

Tarih bile kusar sizi…

Bunlar yetmemiş bir de “vatan hainliği”nin tanımını yapacaklarmış…

Heyt bre!

Sanattan sonra vatan hainliğini de tanımlayacaklar…

Baylar!

Yapalım vatan hainliğinin tanımını…

Ama önce vatanın tanımını yapalım ki hain kim ortaya çıksın!

Baylar!

Burası Kıbrıs vatanıdır. Siz üzerinde yaşadığınız vatanın bile adını bilmiyorsunuz…

Ne Yıldız Sarayı’dır burası, ne Çankaya ne de Külliye…

Kıbrıs’tır burası, Kipros, Kobros, Cyprus, Cypre, Chypre, Gipros, Zypern ve Alaşya da deniyor…

Yıldız Sarayı değildir burası, siz Yıldız Sarayı’nın uşağı olabilirsiniz…

Çankaya da değildir burası, siz Çankaya’nın paspası olabilirsiniz…

Külliye hiç değildir burası, siz Külliye’nin bekçisi olabilirsiniz…

Adını bilmediğiniz vatanın hainini arıyorsunuz…

Vatan haini bu ülkenin toprağı ve insanı ile bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine yaşamasını savunan Fazıl Önder’i, Muzaffer Gürkan’ı, Ayhan Hikmet’i, Kavazoğlu’nu öldürenlere denir…

Vatan haini mücahitlik karşılığı puanlarla aldığı arsaları milyon sterline satanlardır…

Vatan haini zeytinin harnıbın kanına girip verimli toprakları betona boğanlardır…

Vatan haini ganimet dağıtmak için İTEM yasası yapıp memleketi Karpaz’dan Limnidi’ye yağmalatanlardır…

Vatan haini yabancı nüfus taşıyıp vatandaşlık dağıtıp yerli halkı iradesiz kılanlardır…

Vatan haini KTHY’ye, Zeyko’ya, Ayko’ya, Sanayi Holding’e, ilaç, gıda, tekstil sanayilerine kilit vuranlardır…

Vatan haini güzelim kıyıları kumarhanelerle doldurup otellerin kanalizasyonunu borularla denize akıtanlardır…

Vatan haini Beşparmakları dinamitlerle patlatanlardır…

Vatan hainliğini yeniden tanımlayacaksak önce vatanı tanımlayalım.

Burası Yıldız Sarayı değil baylar, Kıbrıs’tır! 

Bizim için vatan bu topraktaki tek bir zeytin ağacıdır, sizin için ise Saray’ın bekasıdır…

(7 Mayıs 2020 tarihinde Afrika gazetesinde yayınlanmıştır)

Görsel: Senih Çavuşoğlu

About the author