“Kıbrıs Kıbrıslılarındır” sözünün ağırlığı

Aziz Şah – Bize düşman olanlar neden bize düşmandır?

Tam bağımsız Kıbrıs düşü kurduğumuz için…

Tarih boyunca Kıbrıs hiç bağımsız olmadı…

Gelen fatih, giden imparator…

Gelen akıncı, giden yağmacı…

Gelen ağam, giden paşam…

Gelen kral, giden şövalye…

Gelen Osmanlı, giden İngiliz…

Kalan harabe…

İmparatorluklar, istilacılar, sömürgeciler geldiler ve gittiler…

Sadece kendilerinden daha güçlü bir imparatorluk geldiği için değil, yerli halk eski kralı daha fazla sırtında taşıyamadığı için yeni kral geldi…

Kıbrıslı birçok sefer Kıbrıs’ı yeni efendiye satan eski efendinin parasını yeni efendi adına eski efendiye ödedi…

Eski efendinin yeni efendiye borcunu da ödedi Kıbrıslı…

‘Aslan’ı gitti korkağı geldi…

Fenikeliler, Asur, Mısır, Yunanlılar, Hitit, Makedonlar-Büyük İskender, Doğu Roma, Bizans, Persler, Araplar, Isaac Comnenus, Templos şövalyeleri, Lüzinyanlar, Aslan Yürekli Richard, Osmanlı ve Britanya…

Sonra 1974’te geldiler…

Milattan sonra 2020’deyiz…

Tarih boyunca gelmiş geçmiş kim varsa bu adadan, onların bütün mirasçıları bugün topyekün geldiler…

Bugün İngiliz petrol şirketi, Fransız petrol şirketi, İtalyan petrol şirketi, Arap petrol şirketi, onlar için savaşmaya hazır Türk ve Yunan donanmaları, Alman aklı, Siyonist haydut, Amerikan kâbusu mirasçısıdır Fenikelilerden beridir gelmiş geçmiş bütün sömürgecilerin…

Bugün Kıbrıs tarihi, bugüne kadarki bütün sömürgecilerinin toptekün saldırısı ile karşı karşıyadır…

Yüzyıllara yayılmış bir şekilde bugüne kadar gelmiş geçmiş kim varsa, hepsi birden geldi bugün…

Bize düşman olanlar neden bize düşmandır?

Sömürgecilerden bahsetmiyorum…

Yerli işbirlikçilerden bahsediyorum!

Tarih boyunca bağımsız olmamış yolgeçen hanı gibi bir adada,

-Dur yolcu, dediğimiz için düşmandırlar bize…

Dur yolcu…

Yol bitti!

Kıbrıs tam bağımsız olacağından değil…

Herkesin bir ütopyası vardır yaşamak için.

Ütopyanız yoksa distopyada yaşarsınız, başkasının kâbusunda…

Tarih boyunca bağımsız olmamış bu adada tam bağımsızlık düşü kurduğumuz için düşmandır bize sömürgecilerin işbirlikçileri…

Onlara ne kadar aşağılık olduklarını hatırlatırız “bağımsızlık” dedikçe…

Onlar gerçekçidirler biz hayalperest…

Onların gerçeği haksız bir yağma savaşı, bizim hayalimiz barış düşü…

Dünya durdukça bu düş de duracak…

Kıbrıs durdukça tek, bütün, hür Kıbrıs’ı da hayal etmeye devam edenler varolacak…

Kıbrıs hiçbir zaman bağımsız olmadığı gibi hiçbir zaman da Kıbrıslıların olmadı…

“Kıbrıs Kıbrıslılarındır” sözü tarihte hiç gerçekleşmedi.

Kıbrıs hep sömürgecilerin oldu.

Ama biz “Kıbrıs Kıbrıslılarındır” dedikçe bize duyulan nefreti gördüm gözlerinde işbirlikçilerin…

Sömürgecilere değil…

Sömürgeciliğe değil…

Tek tek, ayrı ayrı sömürgecilere karşı çıkan bize duyulan nefret.

Bir bütün olarak sömürgeci sisteme karşı çıkan bize duyulan nefret.

“Kıbrıs Kıbrıslılarındır” sözüne duyulan nefret kumanda ediyor bugün etrafımızda savaş gemilerini, dağlarımızda casus antenleri, tepemizde savaş uçaklarını…

Gidin sorun İtalyan ENİ’ye…

Fransız Total’e…

Amerikan-Katar ortaklığı Exxon Mobile’e…

İngiliz BP’ye…

Ve diğerlerine!

Kıbrıs kimindir, diye…

Sorun bir…

Ağaya…

CEO’ya…

Sömürgeciye değil “Kıbrıs Kıbrıslılarındır” diyenlere duyulan nefret Kıbrıs’ta tarihin olağan akışıdır…

Aykırı olana duyulan nefret doğaldır…

Fenikelilerden bugüne Kıbrıs hiç Kıbrıslıların olmamış ki…

Kıbrıs Kıbrıslıların olursa nasıl olur, bilen yok…

Öyle bir Kıbrıs’ta yaşamış kimse yok…

Bilmedikleri için korkuyorlar…

Kölenin bağımsızlıktan korktuğu gibi korkuyorlar Kıbrıs’ın Kıbrıslıların olmasından!

Rumca olarak sömürgeciliğe karşı tam bağımsızlık şiarı 1920’lerde Kıbrıs Komünist Partisi ile yükseldi…

Türkçe olarak ise 1940’larda Ateş gazetesinde yükseldi “Kıbrıs Kıbrıslılarındır” şiarı…

1920’lerde komünistlerin sömürgeciliğe karşı tam bağımsızlık hayali bugünden fersah fersah ilerdeydi. Bölge halkları ile birlikte bir Balkan Sosyalist Federasyonu düşü…

İngilizciler… Türkçüler… Enosisçiler…

Hepsi düşman oldu bağımsızlık diyenlere…

Kıbrıs Kıbrıslıların olursa nasıl bir yer olur, kimse bunu tahayyül bile edemedi…

Kıbrıs Kıbrıslıların olacak mı?

Dünya devrimi dünya yok olmadan tamamlanırsa olacak…

Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği en kuzeyden en güneye en doğudan en batıya yerkürenin her bir metrekaresine hükmederse, gök kubbenin altında tek bir mazlum kalmazsa Kıbrıs da Kıbrıslıların olacak…

Küresel dünya sistemi öyle bileşiktir, birbirine öyle ilmek ilmek bağlıdır ki ülkeler, “bize ne?” dediğiniz herşey sizsiniz!

Başkası ezilirken sizin özgür olmanıza müsaade etmez sistemin zincirleri…  

Alın işte Akdeniz…

Suriye, Irak, Lübnan, Filistin, Mısır, Tunus, Cezayir, Fas, Türkiye, Yunanistan, İtalya, Fransa, İspanya…

Akdeniz’in çevresinde Arap emirlikleri, İran, Sudan, Yemen, Kafkaslar, Balkanlar…

Akdeniz’in çevresinin çevresi ise Orta Asya, Doğu Avrupa, Baltıklar…

Bütün ülkeler halka halka birbirine bağlıdır…

Dünya sistemi öyle bir düğümdür ki ya düğümü kesecek kılıçtan yanasınızdır ya da devasa düğümde kıl tüyle uğraşırsınız…

Halkalar halinde iç içe geçmiş bu sistem insan eli ile yaratılmış en büyük orkestradır…

Dinlemeyi bilirseniz, Mısır’da ayağa kalkan halkın Wall Street’teki yankısını, Libya’da düşen bombanın Azerbaycan’daki tahribatını, Kamışlı’da, Tel Abyad’da, Cerablus’ta, Münbiç’te, İdlib’te yılanın kuyruğu titrediğinde çıngırağının Çin’de nasıl çınladığını, Beyrut’ta patlayan bombanın Paris’teki gürültüsünü, Fransız şirketinin hisseleri düştüğünde Amerikan şirketinin nasıl yükseldiğini duyarsınız…

Eğer dinlemeyi bilirseniz…

Emperyalizmin tarihinde son 150 yılda üç büyük altüst oluş dönemi yaşandı. Şu anda üçüncüsünü yaşıyoruz. Her altüst oluşta ise Kıbrıs el değiştirdi.

Daha önce defalarca yazdım, tekrar etmeyeceğim…

1873’te Birinci Büyük Depresyon…

1929’da İkinci Büyük Depresyon…

2008’de Üçüncü Büyük Depresyon…

Şu an sürmekte olan kriz Koronavirüs salgınının da omuz vermesi ile ilk ikisine rahmet okutmuş durumda…

Birinci altüst oluş Kıbrıs’ın İngiliz’e satılmasının koşullarını yarattı…

İkincisi dekolonizasyon denilen, sömürgesizleşme dönemini açtı; Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kurulmasının koşullarını yarattı.

Üçüncü altüst oluşta da benzer bir yıkım ve kuruluş yaşanacak…

1873 ve 1929 depresyonları Kıbrıs’ın el değiştirmesine ve rejim değişikliğine sebep oldu…

Üçüncüsü de aynı dinamiklere sahiptir; ilk ikisinden daha yıkıcı olmak kaydı ile…

Üç büyük ekonomik depresyon ile üç altüst oluş yaşadı ve yaşamaktadır insanlık.

Birinci altüst oluş sömürge paylaşım savaşlarını tetikledi. Kıbrıs öyle el değiştirdi…

İkinci altüst oluş klasik sömürgeciliği ortadan kaldırarak yeni-sömürgecilik diye bilinen düzeni getirdi. Eski sömürgeler bağımsızlıklarına kavuşarak yeni sömürgelere dönüştüler…

Üçüncü altüst oluş da sömürge düzenine ayar çekecek. Bunun ilk işaret fişeği Beyrut limanındaki patlamadan sonra görüldü…

Suriye ve Lübnan’ın eski sömürgecisi Fransa’nın cumhurbaşkanı patlamadan sonra soluğu Beyrut’ta aldı.

Fransız sömürgeciliğini Beyrut’ta bir sürpriz bekliyordu: “Lübnan yeniden Fransız mandası olsun” kampanyası ile karşılandı Macron…

“Yeniden Fransız mandası olalım” talebi ile yapılan imza kampanyası İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra tasfiye edilen klasik sömürgeciliğin geri dönüşüdür…

Mandacılık varsa, karşılığında bağımsızlık mücadelesi de vardır.

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ABD dünyada klasik sömürgeciliğin tasfiye edilmesinin başını çekti. Vergi ödeyen klasik sömürgelerin yerini borç alan “bağımsız devletler” aldı…

Fransa İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ABD’nin öncülüğünde eski sömürgelere bağımsızlıklarının verilmesi talebine en çok direnen güç oldu.

Fransız sömürgeleri bağımsızlıklarını soykırımlarda kırılarak kazandılar. Gene de Fransa Afrika kıtasında klasik sömürgecilikten tamamen vazgeçmedi; tarihsel sömürgelerini haraca bağladı…

Üç büyük ekonomik depresyon aynı zamanda sömürgecilik tarihinin üç dönemidir.

1873’ten Birinci Dünya Savaşı’na olan dönem hem sömürgelerin paylaşımı hem de kurtuluş mücadeleleri dönemiydi.

1929’dan 1970’li yıllara kadar ikinci dönem yaşandı. Eski sömürgelere bağımsızlıklarının verilmesi veyahut savaşarak kazandıkları dönem. Kıbrıs Cumhuriyeti savaşmadan kurulurken aynı dönemde Cezayir bağımsızlığı için savaşırken soykırım yaşadı.

Beyrut’ta “Yeniden Fransız mandası olalım” kampanyası yapılana kadar hiç aklıma gelmemişti ama 2008’le başlayan üçüncü ekonomik depresyon dönemi yeni mandacılık dönemi olarak karşımızda duruyor.  

Halihazırda eski sömürge ülkelerde neo-liberalizmin uygulama şekli klasik sömürgeciliği zaten aratmıyordu. Sömürge valisinin yerini emperyalist şirketlerin CEO’ları aldı; bir vali bin müdüre dönüştü…

Lübnan’daki işbirlikçiler “Yeniden Fransız mandası olalım” kampanyası ile Fransız emperyalizminin ruhunu okşadı…

Bizim memlekette de az değildir Kraliçe nostaljisi ile kafayı kırmış mandacılar…

Orda yeniden Fransız mandası olalım diyenler varsa, burda da İngiliz mandası olalım diyecek çoktur…

Tarihte Kıbrıs çok satıldı, hediye edildi, yeni krala eski kralın borcunu Kıbrıslılar ödedi; Osmanlı’nın İngiltere ve Fransa’dan 1855’te aldığı borçları biz ödedik…

Mandacı mandacıdır, eski efendisinin borcunu yeni efendisine öder, akıllanmaz…

Bizi neden sevmezler anladınız mı?

Bu kadar mandacının olduğu yerde kim sever ki bağımsızlıkçıları…

İngilizci, Türkçü, AB’ci, Almancılar var… Oluk oluk sivil toplum örgütlerine para akar. Amerikan işbirlikçileri var, US-AID’in beslemeleridirler… Yakında Fransız mandasını savunanlar da olacak aramızda…

Müzakere masasında koz olarak duruyoruz. Hakkımızda pazarlıklar yapılır…

Haklarımız üstüne pazarlık yapılır.

Abdülhamid’in yaptığı gibi Erdoğan da bizim üstümüze pazarlık yapar…

12 Temmuz 1878’de Osmanlı Kıbrıs’ı İngiltere’ye sattı…

12 Temmuz 2020’de Erdoğan “Kıbrıs’ta her türlü teklife açığız” dedi…

Bu kadar tesadüf olmaz dedim; 14 Temmuz’da bir yazı yazdım. Gelen tepkilere bakınca, “Bu Kıbrıslı akıllanmaz!” dedim…

-Satsın bizi Erdoğan Abdülhamid gibi İngiliz’e, diyenler oldu…

Daha önce de geldi bu başıma…

Bırakın TC devletini, Erdoğan’ın mülkü müsünüz ki satacak?

Kıbrıs kimin malı ki?

Anladınız mı şimdi “Kıbrıs Kıbrıslılarındır” sözünün ağırlığını?

“Kıbrıs’ı sattırmayız” diyen milliyetçilerden kurtulmak için onların dili ile “Kıbrıs’ı satsınlar da kurtulalım” mı diyorsunuz?

Kıbrıs kimin malı ki?

Anladınız mı şimdi “Kıbrıs Kıbrıslılarındır” sözünün ağırlığını?

İşte “Kıbrıs Kıbrıslılarındır” sözüne duyulan nefret buradan gelir…

O kadar derindedir ki mandacılık.

Bize “Kıbrıs Kıbrıslılarındır” dediğimiz için ırkçılık yaftasıyla saldıran liberaller, sömürgeci kuşatmada Kıbrıslılığı savunmanın “liberal kimlik siyaseti” olduğunu söyleyip durdu bunca zaman.

Tarihte nerede görülmüş bir sömürgenin bağımsızlığını savunmanın “liberal kimlik siyaseti” olduğu?

Bir sömürgenin bağımsızlığını savunmanın “kimlik siyaseti” olduğunu söylemek en nazik ifade ile sömürgecinin dalkavukluğudur.

Tarihte hiç bağımsız olmamış bir adadır burası…

Tarihte hiç Kıbrıslıların olmamıştır Kıbrıs…

Kıbrıslıların olamayan Kıbrıs’ın bağımsızlığına duyulan nefret çok derinlerdedir…

Neden yazdım bu yazıyı?

Yankısı yarına kalsın diye…

(16 Ağustos 2020 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author