Yorgun hayalperestler

Şener Levent – Hayallere dalıp giden yalnız ben değilmişim buralarda…

Kıbrıs hayalperestlerle dolu…

Barikat duvarına bir güvercinin konduğunu görseler,

-Bu da mı bir işaret değil, derler…

Çözüm ve barış işareti…

Ara bölgeye dikilen zeytin fidanlarına bakıp da kim hayal kurmadı ki…

Beşparmak dağlarına düşen füze bile hayallerini süsledi bazılarının!

Hayal kurmaya çok elverişli bir ada burası…

Bir ömür bir hayalin peşinden koşmaya yetmez!

İki yarımın bir bütün olacağı zamanın hayalini kura kura biter ömür…

Ve bu hayal gelecek kuşaklara da yeter…

Dahası var…

Yolsuzluğa mı battık?

Yolsuzluğun olmayacağı günleri hayal etmek ne güzel…

Kara para mı derdimiz?

Bir hayal da onun için…

Kara parasız günler…

Uyuşturucu illeti mi yapıştı yakamıza?

Dağlardaki bayrak mı?

Uyuşturucusuz mevsimleri hayal edin…

Dağlardaki bayrağın yerine çam ağaçları dikeceğimiz günleri hayal edin…

Maraş’ı eskisi gibi cıvıl cıvıl bir kent hayal etmek ne muhteşem bir şey…

Ya bu adayı askersiz, silahsız, barikatsız hayal etmek…

Hayallerin en güzeli değil mi?

Çevremiz ne kadar kötülükle kuşatılmışsa, o kadar da hayal olur içimizde…

İşte bunun için hayal kurmaya çok uygun bir ada burası…

Otur bir deniz kenarına…

İşgal saldırısına uğrayan kıyıları unut, bir daha hiçbir işgalcinin bu kıyılara ulaşamayacağını hayal et…

Baharda Mesarya sarısının içinden geçerken, o koskoca ovaya bir uçtan bir uca masalar kurulduğunu ve Türklerle Rumların şarap içerek kardeşlik gününü kutladıklarını hayal et…

Üzümü ayaklarınla ezip şarap yaparken, bir daha üzüm gibi ezilmeyeceğimiz günleri hayal et…

Söylediklerini kimse anlamadıysa, elbet bir gün seni de anlayacaklarını ve sana hak vereceklerini hayal et…

***

Yalnız ben değilim ey Kıbrıslılar…

Siz de hayalperestsiniz…

Bir arabulucu çıkıp bize gelse, hayallere dalarsınız hemen…

Masa yeniden kuruluyor diye bir düdük çalsa, yine kıpır kıpır olur hayalleriniz…

Çoktandır karşılaşmadığınız bir Rum, ya da bir Türk dostunuzla karşılaşsanız, hayallerinizi anlatırsınız birbirinize…

Hiç sönmeyen hayallerinizi…

Sabaha dek bir bahçedeki bir sofrada süren yaz gecesinde tadına doyum olur mu hayallerin?

Farklı düşünmek önemli değil…

Önemli olan hayal kurmak…

Kiminiz federalist…

Kiminiz 1960 cumhuriyetçisi…

Kiminiz iki devletçi…

Kiminiz ilhakçı…

Kiminiz enosisçi…

Farketmez!

Kim zincir vurabilir ki hayallerinize…

İki bölgeli mi istersin gardaş?

Hayal et!

Tek bölgeli mi istersin?

Hayal et!

Dönüşümlü başkanlık olmasın mı?

Hay hay…

Hayal et!..

Garantörlü mü, garantörsüz mü olsun?

Hayal et!

Toprağına geri döneceğin günü hayal et!

“Bir gün çözüm olacak, barış gelecek, ama ben göremeyeceğim” diye tasalananlara bakma…

Sen göreceksin gardaş…

Hayal et!

***

Sen sevgili dostum…

Mihalaki Tsapparila…

Mağusa’da bir “Avrupa bölgesi” mi istersin?

Rumlarla Türkler hep birlikte değil mi?

Hayal et!

Sonra “bir karış toprak vermedik” diye böbürlenenlerin bir gün imana geleceklerini ve Girne’yi bile geri vereceklerini hayal et!

“İnsan alemde hayal ettiği müddetçe yaşar” diye diye yaşa bu dünyada…

Yazlığına gelmiş gibi değil, misafir gibi değil, bu dünya babanın eviymiş gibi yaşa…

Ne zaman yaşlanırsın?

Hayal kurmaktan vazgeçince ancak…

Vazgeçmek istesen de vazgeçemezsin zaten…

Kıbrıslısın sen çünkü…

Ve hayaller adasıdır bu ada…

Bir hayalle doğar ve bir hayalle ölürsün…

Hayalperest kuşlar dolanır mezarında…

Hayalperest efkaliptüsler eser…

Yüzyıllar geçse de, dağlar hayallerini söyler…

Sorarlar belki bir gün bana da…

Bu güzel günler, bu tatlı sesler kimin eseri…

Hayalperestlerin derim canım kardeşim…

Yorgun hayalperestlerin…

(8 Haziran 2021 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author