Erdoğan’ın “külliye mimarı” nelere kadirmiş!

Hakkı Atun-İsmet Kotak-Denktaş

Aziz Şah – Erdoğan’ın “külliye mimarı”na KKTC vatandaşlığını hediye ettiği için Ersan Saner’in mimarlıktan men edilmesi amacıyla imza kampanyası yapıldı. Mimar ve mühendisler 529 imza verdi…

İlk imzayı da bugün içinden çıkılmaz nüfus meselesinin “mühendis-mimar”larında olan Hakkı Atun attı…

Kıbrıs Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği’nin ilk başkanı…

Atun, Ersan Saner’in mimarlıktan men edilmesi için ilk imzayı atarken “Yazın oraya Kurucu Başkan, hatırlasın” dedi…

Bu memlekete planlı bir şekilde taşınan 10 binlerce yerleşiğin bizzat Rum evlerine yerleştirilmesinden ve Kıbrıs’ın kuzeyinin kolonileştirilmesinden sorumlu Atun, bir “külliye mimarı”na vatandaşlık verdiği, mesleğine saygısı olmadığı için Saner’in meslekten men edilmesini haklı buldu…

Taşıma nüfus sorununun ilk yaratıcıları Denktaş, Kotak ve Atun’du…

“Milli Şef” Denktaş’ın, Kıbrıs Türk Federe Devleti’nin İskân ve Rehabilitasyondan Sorumlu ilk bakanı İsmet Kotak’ın ve Rum evlerine yerleşiklerin yerleştirilmesinden sorumlu bakan müsteşarı Hakkı Atun’un büyük emek verdiği taşıma nüfus planlamasının vardığı nokta Erdoğan’ın “külliye mimarı”na Kıbrıs’a ayak basmadan vatandaşlık hediye edilmesidir…

Ersan Saner vermedi “külliye mimarı”na KKTC vatandaşlığını, Denktaş-Kotak-Atun verdi oluşturdukları nüfus politikasıyla!

“Gelen Türk giden Türk” politikası “gelen mimar, giden mimar”a dönüştü…

Hakkı Atun’un kendi yazdığı anı kitabından aktarıyorum taşıma nüfus planlamasını:

“TC Toprak ve İskan İşleri Genel Müdürlüğü’nün deneyimli ve bilgili uzmanlarının yardımımıza gelmeleri büyük bir avantaj idi. Yüzyıllarca eski Osmanlı İmparatorluğu topraklarında göçe kucağını açan Anadolu’da, Toprak ve İskan İşleri Genel Müdürlüğü’nün köklü bir deneyimi vardı”…

İmparatorluklar çağında Osmanlı’da “serhat boyları”nı “şenlendirme” politikası olarak adlandırılan ama uluslararası hukuk çağında demografik yapıyı değiştirme anlamında bir savaş suçu olan nüfus yerleştirme politikasını şöyle anlatıyor Atun:

“Türkiye’den deniz yolu ile ve bir program çerçevesinde getirilen işgücü niteliğindeki göçmenler, planlı biçimde ve önceden temizlenip tamir edilen boş köylere yerleştirildi”…

Buradaki en önemli vurgu nüfusun “program çerçevesinde” ve “planlı biçimde” taşınması. “Boş köyler” diyor Atun, peki o köyler nasıl boşaldı?

Devam ediyor Atun:

“Yine göçmenlerin Türkiye’deki yaşantılarına uygun olabilecek köylere yerleştirilmesine dikkat edildi. Örneğin Karadeniz Trabzon-Çaykara, Samsun-Bafra yöresinden getirilenler sahil boyundaki köylere iskân edildi. Antalya-Mersin bölgesinden getirilenler, göçebe-yörük, sebze yetiştiricisi, yani tarımcı kırsal nüfus olmalarına rağmen Maraş’ın şimdiki açık bölgesine yerleştirilmişler, orada sebzecilik, seracılık yapmaya yönelmişlerdi”…

Denktaş-Kotak-Atun TC Toprak ve İskân İşleri Genel Müdürlüğü’nün yardımıyla ve TC Yardım Heyeti’nin desteği ile yürüttü “program çerçevesinde” ve “planlı biçimde” nüfus taşımasını…

Bir seri savaş suçu ve insan hakları ihlali gerçekleştirerek on binlerce insanı silah zoruyla evlerinden sürgün et, onların yerine nüfus yerleştir, nüfus ile demografik yapıyı değiştir, başkasının malını gasp edip başkasına tapula, başkasının gasp ettiğin malını milyonlarca sterline sat, sonra da kendini haklı göstermek için 1571’de Padişah İkinci Selim’in imparatorluk ve fetih çağında yürüttüğü yerleşim politikası ile 1975’te cumhuriyet ve uluslararası hukuk çağında aynı uygulamayı savun…

Ortaçağ’da kralın, imparatorun, padişahın tebaa olarak gördüğü nüfus ile cumhuriyet ve insan hakları çağındaki yurttaşın-vatandaşın farkını ve haklarını ayırt edemeyen sağ ve sol Kıbrıs’ta Erdoğan’ın “külliye mimarı”na verilen KKTC vatandaşlığının taşlarını döşedi!

On binlerce taşıma vatandaş bir yanda, Erdoğan’ın “külliye mimarı” diğer yanda… Öyle mi?

(16 Ekim 2021 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author