Kutlu Adalı yaşasaydı…

Aziz Şah – Kutlu Adalı ‘Selam’ şiirinin sonunda der ki:

‘‘Gideyim buralardan diyorum

Selamsız kalmaktan korkuyorum’’…

Adalı bugünleri görseydi ‘Gitmedim buralardan, ama selamsız da kaldım’ derdi…

Adalı öldürüldükten sonra sendikaların ve demokratik kitle örgütlerinin takındığı tavra ve bugün çeyrek asır sonra, sendikaların ve artık sivil toplum örgütüne dönüşmüş, AB-ABD fonu yeme makinesi olan eskinin derneklerinin tavırlarına bakıyorum…

Arada kuş uçmaz bir uçurum var!

TC Devleti 1974’ten beridir toplumumuza karşı sistematik ve çok boyutlu imha, inkar, asimilasyon ve entegrasyon (ilhak) politikaları ile kansız soykırım yürütüyor. 

Aydınlara yönelik uyguladığı marjinalleştirme, kriminalize etme ve yalnızlaştırma politikaları ise 1974 öncesine dayanır. Fazıl Önder’in öldürülmesiyle başlar…

Aydınların marjinalleştirilmesi ve yalnızlaştırılması konusunda TC Devleti’ne en büyük desteği emperyalizm verdi. AB-ABD dağıttığı fonlarla dernekleri şirketleştirerek Kıbrıs toprağından beslenen fikirlerin marjinalleşmesinin taşlarını döşedi. TC zor yolu ile rızayı yarattı; AB-ABD ise fon yolu ile rızayı satın aldı.

TC kontrgerillasının Kıbrıs’taki tarihi açısından bir kırılmadır Kutlu Adalı cinayeti. Özel Harp Dairesi’nin Kıbrıs’ta işlediği cinayetler içinde ahalinin neredeyse tek tepki verdiği cinayettir.

Çeyrek asır önce Adalı öldürüldüğünde kimsenin kafasında soru işareti yoktu neden öldürüldüğü konusunda. Cinayetten sonra 57 kurumun, derneğin, yapının yayınladığı bildiri ile 20 sendikanın gerçekleştirdiği genel greve ve yaptığı toplumsal seferberlik çağrısında söylenenlere baktığımızda kafaların net olduğunu görüyoruz.

20 sendikamız Adalı cinayetinden sonra işgal bölgesinin genelinde genel grev ve kepenk kapatma eylemi gerçekleştirdi. Sendikaların genel grev çağrısı şöyleydi:

-‘‘Kıbrıslı kimliğinin yok olmaması, fikir ve düşünce özgürlüğü, egemenlik ve demokrasi kavgası veren Kutlu Adalı’nın karanlıktan sıkılan kurşunlarla katledilmesini protesto etmek ve örgütsel olarak tepkimizi gösterip kimliğimize sahip çıkmak, kararlılığımızı vurgulamak için genel iş bırakma ve kepenk kapatma kararı alınmıştır. İlgili örgütler olarak yığınsal bir cenaze töreni gerçekleştirmek için tüm çalışanlarımızı ve esnafımızı alınan karara uymaya çağırırız’’…

1996’dan çeyrek asır sonra bugün sendikalar böyle bir çağrı yapamaz!

2022’de sendikalar, içinde ‘Kıbrıslı kimliği’ geçen cümle kuramaz!

Geçen hafta 14 Mart’ta, bu memleketin kimin olduğunu bilmeyen ‘Bu Memleket Bizim Platformu’, TC Devleti’nin Kıbrıslı aydınları kriminalize etmek için yürüttüğü ‘KARA LİSTE’ politikasının hesabını sormaya gitti TC Elçiliği’nin önüne. Sözde hesap sormaya gittikleri işgalciye, “Kıbrıslıtürklerin ne TC devleti ne de halklarıyla hiçbir sorunu yoktur” diye seslendiler!

Geçen sene BMBP’nin bir toplantısında bir sendika başkanı şöyle dedi:

-‘Benim Türkiyeli üyelerim var, Türkiye karşısında tavır koyamam’…

Yerleşimci sömürgeciliği ile yürütülen kansız soykırım tam da budur: Mücadelenin sosyal zeminini imha eder!

TC’li yerleşikler yapılan birçok araştırmaya göre ‘iki devletli çözüm’ ve ‘ilhak’ istiyor. Sendikalar Türkiyeli üyelerini ‘kırmamak’ ve ‘üzmemek’ için tavırsız mı kalacak? Sendika basit bir ekonomik örgüt değildir; hele ki bizim gibi sömürge topraklarında ‘ekonomik talepler’e indirgenmiş bir sendikacılığın hükmü yoktur.

Kutlu Adalı cinayetinden sonra 57 örgüt yayınladığı bildiride Adalı’nın TC’nin Kıbrıslı Türklere karşı yürüttüğü kansız soykırıma karşı olan duruşunun altını çiziyordu:

-‘‘Kutlu Adalı, Kıbrıs Türk halkının nüfus yapısının, sosyal varlığının kültürel ve fiziksel anlamda ortadan kaldırılmak istendiğinin bilincindeydi. O, bu anlayışa karşı savaş verdiği için katledildi’’…

Adalı öldürüldükten sonra kimse neden öldürüldüğüne dair dedektifçilik oynamadı! Sömürgeci politikalara karşı Kıbrıslı kimliğini savunduğu için öldürüldüğü konusunda herkes hemfikirdi.

Çeyrek asır geçti üzerinden! Çeyrek asır önce Adalı cinayetinden sonra verilen tepkiden ve söylenenlerden hiçbir eser kalmadı bugün.

Kutlu Adalı bugün yaşasa, korktuğu gibi selamsız kalırdı. Cinayetten sonra bu bildirileri yazanlar da kendisine ‘Kıbrıslı milliyetçisi’ diye saldırırdı!

Bugün ne Kutlu Adalı, ne Muzaffer Gürkan ile Ayhan Hikmet, ne de Derviş Ali Kavazoğlu anılırken fikirleri hakkında tek kelime edilir! Onlar üniter-tek bölgeli Kıbrıs ve Kıbrıslılık bilinci için öldüler…

2022’de Bu Memleket Bizim Platformu TC Büyükelçiliği’nin önüne gidip, ‘‘Bizim TC Devleti ile hiçbir sorunumuz yoktur’’ derken yaptığı aydınlarımızın mezarlarının üzerinde tepinmektir.

(23 Mart 2022 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author