Derviş ile Kostas’ın filmi

Aziz Şah – 10 Nisan Pazar günü Kıbrıslılar iki toplum olarak becerebildikleri en iyi işi yapıp Derviş Ali Kavazoğlu ile Kostas Mişauli’yi andılar…

Bu tespit Nilgün ablama aittir. Nilgün Ecvet Orhon bir cümle kurdu, içime dokundu:

Dali’deki Kavazoğlu-Mişauli anmaları, dedi, ‘İki toplum olarak becerebildiğimiz en başarılı ortak etkinliğimiz bu anmadır’…

Bu cümle trajedimizi taşır, tarihin ironisini taşır, TMT’nin zaferini de yenilgisini de taşır. Bu cümle Kıbrıs çıkmazıdır!

Kıbrıs için öldü Derviş ile Kostas…

Toplumlar ayrıştırılsın diye öldürüldüler ama aksine Kıbrıslılar arasındaki en güçlü köprü oldular. Ama biz o köprüyü bile değerlendiremedik!

Milliyetçilik adına öldürüldüler, ölürken milliyetçiliği öldürdüler, ama tabutlarının üzerine milli bayraklar serildi!

Bu kadar çelişki, ironi ve trajedi gayya kuyusu Kıbrıs’ta olur ancak… 

AKEL’in en büyük ihanetidir bu onlara: Ölürken bile Kıbrıs’a hizmet etmiş Kostas ve Derviş’in tabutlarının üzerine serdiği Yunan ve Türk bayrağı…

Yok muydu beyaz bir Kıbrıs Cumhuriyeti bayrağı?

Yok muydu çekiç-oraklı bir kızıl bayrak?

‘Kıbrıs Kıbrıslılarındır’ dedikleri için öldüler ama Kıbrıs bayrağını bölen bayraklar serildi tabutlarının üstüne!

Her Dali anmasında Türkçe ve Rumca konuşan Kıbrıslılar kalabalıklar içinde birbirlerine karışır, Kıbrıs Cumhuriyeti bayraklarından bir beyaz nehir olurlar. Tabutlarının üzerine sermeye akıl edemedikleri bayrak anmalarında hatırlanır…

TMT’nin işlediği suçlar içerisinde ‘ülkü’süne en ters olanı Kavazoğlu ile Mişauli’nin öldürülmesidir.

Kavazoğlu’nu tek başına pusuya düşürüp öldürselerdi böyle bir ‘ikona’ olmazdı; ama Kostas’la bir bütün elma oldular!

NATO’nun özel harpçileri herşeyi hesap edemez işte, tarihin ve coğrafyanın da bir hesabı vardır!

Rumca ve Türkçe konuşan Kıbrıslıları birbirinden ayırmak için işlenen cinayet toplumları birbirine en çok bağlayan düğüm oldu. Birbirlerine sarılı kanlı bedenleri ‘ikona’ oldu…

Misal gazeteci Ayşenur Arslan’ı ‘‘Suikastlarla bilinen illegal, yarı resmi bir oluşum’’ dediği için linç edebilirsiniz trol hesaplar, Denktaş zamanında saray beslemesi olan kontrgerilla gazetecileri ve NATO’cu generallerin kışkırtmalarıyla…

Ancak iki farklı dinden ve etnisiteden, iki sendikacıyı koyun koyuna öldürerek dünya tarihine bir sayfa açtınız. Kıbrıs yazılmasa bile insanlık tarihinde, ‘Kontrgerilla nedir?’ bölümünde mutlaka Kostas ile Derviş’in arabanın içindeki fotoğrafları olacak.

Çünkü gerçek kuru gürültü ile bastırılamaz…

‘‘Suikastlarla bilinen illegal, yarı resmi bir oluşum’’ gibi masum bir cümleyi hödzödle bastırırsınız ama Kıbrıslıları ayrıştırmak için öldürdüğünüz iki yoldaş dünya durdukça dikilir karşınıza…

Kavazoğlu’nu ve Mişauli’yi öldürürken Türklüğü ve Yunanlılığı öldürdünüz, Kıbrıslılığa bir sembol yarattınız…

Bu sebeptendir, askeri olarak ne kadar başarılıysa, siyasi olarak o kadar başarısızdır TMT’nin 11 Nisan 1965 Lefkoşa-Larnaka yolunda ‘pusu içinde pusu’ kurarak anadili Rumca olan Türkçülere işlettiği bu cinayet.

Bu kadar çelişkinin, trajedinin ve ironinin olduğu bir cinayet yazılamaz…

Bir gün Theo Angelopoulos büyüklüğünde bir üstad çıkarsa, ancak bu cinayetin filmi çekilir…

Kıbrıs’ta ilk siyasi cinayetin işlendiği köyde papazın kafasının kesildiği yerde başlasın film… 

Son yediği incir karnında filizlenen savaş esirinin kayıp mezarında, gövdesinden fışkıran incir ağacının altında bitsin…

(12 Nisan 2022 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author